SORUN VE ÇÖZÜM ARASINDAKİ MAKASI DARALTMAK: ÇOCUK SUÇLULUĞUNU ÖNLEMEDE YENİ YÖNELİMLER

SORUN VE ÇÖZÜM ARASINDAKİ MAKASI DARALTMAK: ÇOCUK SUÇLULUĞUNU ÖNLEMEDE YENİ YÖNELİMLER

SORUN VE ÇÖZÜM ARASINDAKİ MAKASI DARALTMAK: ÇOCUK SUÇLULUĞUNU ÖNLEMEDE YENİ YÖNELİMLER

Çocuk suçluluğu sorununu anlamanın ilk adımı, mevcut istatistikleri yapı sökümüne uğratarak ardındaki dinamikleri çözümlemekten geçiyor. Peki, bu çözümleme bize nasıl yeni mücadele yaklaşımları sunabilir?

Dr. Hakan Karaman

 

Türkiye’nin sosyal sorunlar gündeminde çocuk suçluluğu meselesi giderek daha fazla yer almaktadır. Özellikle son dönemlerde medyaya yansıyan rijit vakalarla dikkat çekilen bu mesele, ülkemizin sosyal, hukuki ve akademik gündemine ilişkin birçok yeni tartışmanın kapısını aralamıştır. Konuyla ilgili güncel istatistiklere bakıldığında TÜİK, 2024 yılında suça sürüklenen çocuk (SSÇ) sayısını yaklaşık 483 bin olarak bildirmiştir. Bu sayı, 2023 yılı rakamlarına göre %9,3’lük bir artışı ifade ederken son 14 yılda ise SSÇ sayısının iki kat arttığını göstermektedir. 2024 yılındaki 483 bin çocuk içerisinde mağdur çocuk sayısı 280 bin iken fail çocuk sayısı 203 bin olarak belirlenmiştir. Yine 203 bin fail çocuk içerisinde 166 bin erkek 36 bin kız çocuğu şeklinde bir dağılım söz konusudur.

Bu istatistiklere hakim olmak, sorunun ciddiyetini ve son yıllarda kazandığı ivmeyi kavramak açısından önemli; ancak yeterli değildir. İhtiyacımız olan şey ise bu istatistikleri yapı sökümüne uğratarak sorunun arkasındaki gerçek dinamiklerle temas kurmak ve yeni mücadele yaklaşımlarını inşa etmektir. 

Görünmeyen Etkenler

Çocuk suçluluğu meselesi, yalnızca suç davranışının çocukla ilişkilenmesi değildir. Suç davranışının doğası gereği suçun tekerrürü ve mahiyeti gibi unsurların yanında çocuklukla ilişkili olan aile ve akran etkisi, eğitim süreçleri ve dijitalleşme pratikleri gibi dinamiklerin de göz önüne alınması gereklidir. Geldiğimiz noktada çocuk suçluluğu ile mücadele edebilmenin ilk adımı, ilgili istatistiklerin ardında yer alan dinamikleri görebilmek ve yönetilebilir kılmaktır.

Bu bağlamda SSÇ istatistiklerdeki artışı ifade ederken erkek faillerin belirgin ağırlığını (%82) fark etmek durumundayız. Yine Türkiye’de 2010’lu yıllardan itibaren belirgin artış gösteren sentetik uyuşturucu kullanımının, SSÇ istatistiklerinde son 14 yıldaki iki kat artışla nasıl ilişkili olabileceğini açıklayabilmeliyiz. Konuyla doğrudan ilgili olan 2024 yılı SSÇ istatistiklerinde uyuşturucuyla ilişkili suçların oranı %8-9 civarında ifade edilirken yaralama (%40) ve hırsızlık (%16) suçlarında fail olan çocuklarda, madde kullanım kültürünün ne düzeyde etkili olduğunu açığa çıkartmamız gerekiyor. Diğer yandan Türkiye tarihinin en büyük göç dalgası olan Suriyeli akınının, bu suç istatistiklerinin neresinde, nasıl yer aldığını okuyabilmek önem arz ediyor. Yine pandemi dönemiyle birlikte öğrendiğimiz ve pandemi sonrasında normalleşen yeni dijital davranışların bu istatistikleri nasıl şekillendirdiğini anlamamız mühim.

Yeşilay’ın verilerine göre, sanal kumar oynama davranışının en çok yardım talep edilen bağımlılık türü olduğunu açıklarken, bu gerçekliğin çocuk suçluluğu verilerini pratikte nerelere, nasıl gizlendiğini yorumlayabilmemiz gerekiyor. Öbür taraftan son 15 yılda boşanma oranlarında yaşanan %58’lik artışın, SSÇ verilerindeki hangi çocukların yaşamına nasıl yön verdiğini okuyabilmemiz önem arz ediyor. Bunları göz önüne aldığımızda önleme ve müdahale çalışmalarında tek bir açıklama veya tek bir çözüm formülüne dayanan yaklaşımların işlevsiz kalacağını kabul etmeliyiz. Dolayısıyla Türkiye’nin çocuk suçluluğu ile mücadelesinde ihtiyaç duyduğumuz ilk husus, son yıllarda yaşadığımız toplumsal krizlerin çocuk suçluluğuna etkilerini yorumlayabilme ve yaşadığımız dijital dönüşümün çocuk suçluluğundaki izlerini keşfedebilme becerilerimizin geliştirilmesi geliyor.  

Suça Sürüklenen Çocuklara Erişimde Yeni Sosyal Hizmet Yaklaşımları

İkinci önemli husus ise suça sürüklenen çocuklara erişim problemini aşmaktır. Bu noktada ilk olarak devletin çocukla en büyük temas alanı olan okulları, eğitim-öğretim misyonunun ötesine taşıyabilmek önem arz ediyor. Çocuklara yönelik önleme ve müdahale programlarının, çocuklara erişimin en güçlü ve yaygın alanı olan okul ortamlarında sistematik biçimde aktarılması gereklidir. Bunun için okullardaki eğitimcilere yeni roller vermek yerine, sosyal hizmet uygulayıcılarını okul ortamlarında doğrudan aktif hale getirmenin yollarını aramak daha işlevsel olacaktır. Çocuk suçluluğu, temelde bireyin yaşantısında olabilecek en erken sapmayı ifade eder. Bu sapma döneminde okul, genellikle çocuğun yaşantısından çıkan ilk alan olur. Dolayısıyla okulları, bu erken dönem krizlerini yönetebilmenin fırsatı olarak gören yeni bir sosyal hizmet yaklaşımını geliştirmek durumundayız.

Diğer yandan ulaşılması zor gençler gerçeği var. Tüm standart hizmet modellerinin bir şekilde dışında kalan, suç alt kültüründeki döngüye takılmış gençler… Bu noktada, başta suç ve bağımlılıkla mücadele alanlarında ihtiyacı belirgin olarak hissedilen sokak ve gençlik çalışmaları modelleri üzerine düşünmek zorundayız. Temel bir ifadeyle kurumların standart yöntemleriyle ilişki kuramadığımız gençlere, kendi ekolojilerinde temas edebilen, sivil nitelikli ve esnek erişim modellerini nasıl inşa edebileceğimizi tartışmalıyız. Türkiye’nin suç ve bağımlılıkla mücadelede attığı tüm etkili uygulamaları göz önüne aldığımızda dahi ilgili istatistikler, sorunun ilerleme hızına yetişemediğimizi ve aradaki makasın güç geçtikçe arttığını gösteriyor. Bu nedenle, mevcut hizmet modellerine yeni uygulamaları eklemek yerine, spesifik sorun alanlarını ve bölgelerini verilerden okuyabilen bir üst aklın uhdesinde, zor gençlere yerinde erişimi sağlayabilen sokak temelli müdahale programlarının geliştirilmesi önem arz ediyor. Bu yaklaşım aynı zamanda, çocuk suçluluğu ile mücadelede genelleştirici yaklaşımın da değişimine zemin sağlar. Temelde sosyal hizmet stratejilerini, kategorik müdahale grupları oluşturmadan başarıya ulaştırmak mümkün değildir. Öyle ki madde bağımlılığı riski altındaki çocukla göçmen çocuk için aynı hizmet modelini planlamak; aile içi şiddet mağduru bir çocukla dijital ortamlarda suça yönelen çocuk için aynı önleme modelini uygulamak bir hata olur. Bu nedenle verilerin işaret ettiği farklı risk alanlarına özgü, yerinde, esnek ve hızlı müdahaleler geliştirmek, çocuk suçluluğu ile mücadelenin merkezine oturtulmalıdır. Bu çalışmalarda doğru zamanlama ile aksiyon almak, en az yöntem kadar önemlidir. Bu yeni yaklaşımın geliştirilmesi, zor gençlere erişim sağlamanın yanı sıra onlarla doğru zamanlama ile temas kurabilmenin de önünü açacaktır.

Tüm bu tartışmaların odak noktası, çocuk suçluluğu karşısında artık yalnızca mevcut kurumların güçlendirilmesi ile yetinemeyeceğimiz gerçeğidir. Bunun yerine gerekli olan şey, sahadaki ilerlemeyi doğru niteliklerle takip edebilen, sorun gruplarındaki kategorik farklılıkları gözeten, esnek, hızlı ve sivil karakterli önleme ve müdahale yaklaşımlarının geliştirilmesi ve kurumsallaştırılmasıdır. Dolayısıyla çocuk suçluluğunu azaltmanın ve sorun – çözüm arasındaki makası daraltmanın yolu, temel dinamiklere etkili biçimde değen önleme ve müdahale çalışmalarının geliştirilmesinden geçmektedir.

 

İki Nokta

Kitap tanıtımı, biyografi, araştırma raporu, değerlendirme ve inceleme yayınları ile bölgesel veya küresel ölçeklerde güncel ya da yapısal sorunlar.