ELİF NUROĞLU

Beklentiler ve Hayal Kırıklığı Arasında COP29

İklim değişikliğiyle mücadelenin en büyük platformu COP, yine büyük umutlar ve tartışmalarla sona erdi. İklim finansmanı ve karbon kredisi gibi konularda adımlar atılsa da, fosil yakıtların azaltımı gibi kritik meselelerde somut ilerleme sağlanamadı. Peki, COP zirveleri gerçek çözümler mi sunuyor, yoksa bir "iklim fuarına" mı dönüşüyor?

İklim değişikliğini önleme planları, kızıl elmaya dönen 1,5 derece ve günler süren tartışmalar sonunda bir COP daha bitti. İlk kez 1995 yılında Berlin’de toplanmaya başlanan Taraflar Konferansı (COP), İklim Değişikliği Birleşmiş Milletler Çerçeve Anlaşması'nı imzalayan ülkelerin katılımı ile gerçekleşiyor.

COP tarihine baktığımızda bazı toplantıların sonuçları itibarıyla akıllara kazındığını görürüz. COP3’te Kyoto protokolü, COP11’de Montreal Eylem Planı ortaya çıktı. COP15’te gelişmiş ülkelerden gelişmekte olan ülkelere iklim değişikliği adaptasyonunda kullanmak üzere finansman taahhüdü verildi, COP17’de Yeşil İklim Fonu kuruldu. COP21’de ise küresel ortalama sıcaklık artışını sanayileşme öncesine göre 2 derecenin altında tutmak ve 1,5 derece ile sınırlandırmak için her ülkenin emisyon azaltım hedefi belirlemesini öngören Paris anlaşması imzalandı. Bu anlaşmaya göre her ülke bu hedef doğrultusunda kendi emisyon azaltım hedefini belirleyecek ve bu hedefi her 5 yılda bir revize edecek.

Her yıl büyük beklentilerle toplanan COP’larda temiz enerjiye geçiş, küresel ısınmadan kaynaklanan zararların telafi edilmesi, kömür ve fosil yakıt kullanımın azaltılması gibi konularda ilerleme ve somut adımlar beklendi. Ancak bir yandan beklentiler büyüdü, diğer yandan COP tartışmaları verimsizleşti ve toplantılar adeta havanda su dövüldüğü hissini yarattı.

COP’un Pratikte Faydaları Neler?

Global anlamda küresel ısınmanın konuşulduğu en büyük platform olması COP’a büyük bir anlam yüklüyor. Günler süren tartışmalar sonucunda beklentilerin çok uzağında anlaşmalar imzalansa ve hatta bazen imzalanamasa da her ülkenin masaya oturup düşüncelerini ve planlarını paylaşması çok önemli. Bu taraflar arasında endüstrileşmiş ülkeler de var, çok fakir ülkeler de. Gezegeni birikimli olarak 1700’lerden bu yana olarak en çok kirletmiş olan ABD ve AB ülkeleri, mevcut durumda en çok kirleten Çin ve gezegeni kirletecek kadar teknolojisi olmayan tarafların bir arada olduğu tek platform bu.

COP kapsamında tüm tarafların kendileri için bir takvim oluşturması ve küresel ısınmaya karşı planlarını yapması önemli. COP aslında 2 haftalık değil yıllık bir süreç. Herkes aldığı ödevi

tüm sene boyunca tamamlamaya çalışıyor ve COP yaklaşınca her ülke çalışmalarını ve yeni kararlarını sergilemeye başlıyor. Örneğin Türkiye 2053 Uzun Dönemli İklim Değişikliği Stratejisini COP’un hemen başında ilan etti. Türkiye 2053 yılında nüfus artışı ve ekonomik büyümeye paralel olarak enerji talebinin günümüze kıyasla yaklaşık dört kat artacağını ve bu talebin yüzde 69,1’inin yenilenebilir enerji kaynaklarından karşılanacağı öngörüyor.

Bir önceki ulusal katkı beyanında 2030 yılına kadar emisyonlarını 1990 seviyelerine kıyasla yüzde 68 oranında azaltmayı hedefleyen İngiltere, bu sene verdiği yeni taahhütle bu oranı 2035 yılına kadar yüzde 81’e çıkaracağını ilan etti. İngiltere ayrıca elektrik sektöründe 2030 yılında yüzde 100 temiz enerjiye geçiş yapacağını duyurdu.

Herkes artık net bir şekilde şunu biliyor: Paris Anlaşması çerçevesinde ülkelerin açıkladıkları taahhütlerin hepsi hesaba katıldığında bu çaba ile küresel ısınmanın 1,5 derecenin altında tutulması mümkün değil. BM Ulusal Niyet Katkı Beyanları Sentez Raporuna göre mevcut taahhütler bu yüzyılın sonunda küresel ısınma artışını 2,6 derecede sınırlama potansiyeline sahip. Buna rağmen konu hakkında hiç aksiyon alınmamasındansa gündemde olması en azından zararın azaltılması konusunda ümit veriyor.

COP Kapsamında Tutulmayan Sözler

2009 yılında gelişmiş ülkeler gelişmekte olan ülkelere iklim değişikliğine hazırlık yapmaları ve karbon emisyonlarını düşürmeleri için 100 milyar dolar vermeyi taahhüt etmişti. Ancak bu söz zamanında yerine getirilmedi. Gelirinin büyük kısmını fosil yakıtlardan elde eden bir ülkede gerçekleşen ve fosil yakıt lobicilerinin küresel ısınmadan etkilenen ülke temsilcilerinden sayıca daha üstün olduğu bir konferanstan iklim değişikliğiyle ilgili radikal kararlar alması zaten beklenemezdi. Nitekim öyle de oldu. COP29 küresel ısınma ve iklim değişikliği ile mücadelede gezegenin hayatını kurtaracak önemli kararlara imza atamadı. Ayrıca bazı yorumculara göre bu platform küresel ısınmaya karşı somut adımların kararlaştırılacağı bir toplantı olmaktan çıktı, bir iklim fuarı hüviyetine büründü. İmzalanacak anlaşması ve görüşmesi olanların gelip, iklim değişikliği konusunda birkaç sunum yaptığı, ve el altından iş bağladığı bir foruma dönüştüğü için COP eleştiriliyor. Diğer yandan iyi niyetle orada bulunan, bilgi ve tecrübesini paylaşmak isteyen ve gerçekten gezegeni kurtarmak isteyenlerin de orda olduğu bir gerçek.

COP29’un En Önemli Sonuçları

Bakü’de 2 hafta süren zorlu müzakereler bazı sonuçlar ortaya çıkardı. Bunlardan ilki gelişmekte olan ülkelerin finansman ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla verilen iklim finansmanındaki artış oldu. Buna göre gelişmiş ülkeler 2035 yılına kadar yıllık 300 milyar dolar tutarında bir iklim finansmanı sağlayacak. Ancak bu miktar gelişmekte olan ülkeleri pek memnun etmedi.

Geçtiğimiz yıllarda daha az miktardaki taahhütlerin gecikmeli yerine getirilmesi de bu anlaşmaya şüphe ile yaklaşılmasına neden oldu. Ayrıca bu finansmanın hangi formda verileceği de net değil. Kredi, borç veya hibe şeklinde olabilir ama kredi olarak verilmesi gelişmekte olan ülkeler için daha fazla borçlanma demek.

COP29’un diğer bir sonucu karbon kredisi ticaretinde sağlanan uzlaşma oldu. Bu anlaşmaya göre küresel bir karbon kredisi ticaret pazarı kurulacak ve milyarlarca dolar az gelişmiş veya gelişmekte olan ülkelerde ormanlaştırma, rüzgar ve güneş çiftlikleri kurulması gibi iklim dostu projelere yönlendirilecek. Gelişmiş bir ülke gelişmekte olan bir ülkede kurulacak rüzgar tribünlerini finanse etmek için kredi verecek ve bu krediyi kendi ürettiği karbon emisyonlarını meşrulaştırmak veya dengelemek için kullanacak. Atmosfere salınan her bir ton emisyonun azaltılması bir krediye denk gelecek. Ülkeler ve şirketler, iklim hedeflerine ulaşmak için bu kredileri satın alacak ve kullanacak.

Karbon kredileri konusunda çok fazla belirsizlik var. Karbon kredileri gelişmekte olan ülkelere kaşıkla bir şeyler verip kepçe ile geri alınacak hissi uyandırıyor. Görüntüde gelişmekte olan veya az gelişmiş ülkelere bir iyilik yapılıyor hissi vermekle birlikte eğer bu finansmandan kastedilen kredi ise gelişmekte olan veya az gelişmiş ülkelerin borcu artacak. Bu durum COP’da neden fosil yakıt lobileri de yer alıyor sorusunu kısmen cevaplayabilir, çünkü ortada büyük bir para dönüyor ve en çok para da onlarda.

COP29 maalesef kömür ve fosil yakıtların azaltılması, yenilenebilir enerji ve emisyonların düşürülmesi konusunda somut bir ilerleme gösteremedi. Sera gazı azaltımı ve fosil yakıtlardan çıkış stratejileri seneye Brezilya’nın yağmur ormanlarında tartışılacak.

 

**Prof. Dr. Elif NUROĞLU, Türk-Alman Üniversitesi'nde İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekanı olarak görev yapmaktadır.

İki Nokta

Kitap tanıtımı, biyografi, araştırma raporu, değerlendirme ve inceleme yayınları ile bölgesel veya küresel ölçeklerde güncel ya da yapısal sorunlar.