Dr. Denijal Jegic

ABD’de Filistin Karşıtlığı ve İfade Özgürlüğü Mücadelesi

Gazze’ye karşı yürütülen savaşa tepki gösteren öğrencilerin protestoları ABD'nin kampüslerinde hızla yayılıyor. Soykırıma karşı kamuoyunda oluşan tepkiler, güvenlik güçlerinin müdahalesi ve siyasi elitlerin kınamalarıyla karşılaştı. Protestolara yönelik bu ilk tepkiler, ABD'nin hâkim siyasi söylemindeki Filistin karşıtlığının köklü yerini bir kez daha ortaya koyuyor.

7 Ekim’den bu yana, İsrail rejimi, tarif edilemez suçlarla ön binlerce Filistinliyi öldürdü, iki milyon Filistinliyi yerinden etti. Devam eden soykırım, İsrail’in yerleşimci ve sömürgeci rejimi altındaki onlarca yıllık etnik temizlik, askeri işgal ve apartheid uygulamalarının bir devamı olarak karşımıza çıkıyor.

Geçtiğimiz aylarda soykırıma karşı küresel çapta gösteriler düzenlenirken, Amerika Birleşik Devletleri’ndeki (ABD) üniversite kampüslerinde ortaya çıkan Filistin’e destek hareketleri benzersiz bir mücadele örneği sergiliyor. Gazze’de devam eden soykırıma karşı çıkan protestocular, ABD'nin İsrail'e verdiği askeri desteğin sona ermesini talep ediyor ve Amerikan akademik kurumlarından İsrail rejimi ile finansal bağlarını açıklamalarını ve yatırım yapmamalarını talep ediyor.

Öğrencilerin Filistin’de adalet talebi ve Filistin mücadelesiyle dayanışma göstermesi ise, sert müdahaleler ile karşılandı. Pek çok kampüste, kolluk kuvvetlerinin müdahalesi yüzlerce kişinin tutuklanmasına neden oldu. Öğretim üyeleri de dahil olmak üzere protestoculara yönelik tutuklamaları ve yetkililerin güç kullanımlarını belgeleyen videolar uluslararası düzeyde dikkat çekti.

Adalet Talepleri Nefret Olarak Gösterilmeye Çalışılıyor

ABD’li siyasi elitler, bu barışçıl göstericilerin itibarını zedelemekte hızlı davrandı. ABD Başkanı Joe Biden, protestoları “antisemitic” olarak kınayarak, İsrail’in ırkçı politikalarına yönelik eleştirileri Yahudi karşıtı ırkçılıkla aynı kefeye koyan uzun süredir devam eden bir uygulamaya başvurdu. Nancy Pelosi, protestoların “Rusya etkisi” taşıdığını iddia ederek, ABD’nin şüpheyle baktığı yabancı hükümetler tarafından desteklendiklerini öne sürdü. Böylelikle o da protestocuları etiketlemeyi hedefleyen başka bir yaygın geleneğe başvurdu. Pelosi kısa bir zaman önce de, protestoculara “Çin'e geri dönmelerini” söylemişti.

Aslında bu tepkiler hiç şaşırtıcı değil. Bu söylemler, adeta bir kapı bekçisi rolü üstlenerek kurbanları suçlamaya hizmet ediyor. Ayrıca, savaşa son verilmesini isteyen Amerikalıları “güvenlik tehdidi” veya “ahlaki açıdan yozlaşmış Hamas destekçileri” olarak etiketlemek için kullanılıyor.

Aslında, yerli karşıtı ırkçılık (kızılderililere yönelik saykırım), İsrail’e destek sağlamak için yol gösterici ilke olmuştur. Siyonist hareketin Yahudilikle eş tutulması ve Batı medyası ve siyasi söyleminde on yıllardır süren Filistinlilerin “insanlıktan çıkarılması”, onlarca yıl süren apartheid ve etnik temizliğin şekillendirdiği İsrail yerleşimci-sömürgeci zihniyetini haklı göstermek için bir altyapı oluşturmuştur. Bu da Amerika ve Avrupa’nın baskın uygarlık ve üstünlük hayallerine kazınmıştır.

Batı dünyasının hayal dünyasında Filistin direnişi, hatta temel varoluş çabaları dahi sıklıkla “terörizm” olarak kınanarak ve adalet ve özgürlük çağrıları fanatik bir nefret gibi resmedilmeye çalışılmıştır. Batı’da adaleti destekleyen protestocuların sindirilmesi ve susturulması, Filistin’deki şiddetle yakından ilişkilidir. Gerçekten de, İsrail apartheid rejimi ancak Filistinlilerin sürekli baskı altına alınmasıyla var olabilir. Bu apartheid rejimi koşulsuz ABD desteği olmadan düşünülemez. Bir adalet ihtimali, İsrail’in mevcut rejimini sürdürmesinin önüne geçecektir. 

Gazze’deki Soykırıma Karşı Geniş Çaplı Protestolar Batılı Siyasi Elitlere Meydan Okuyor

Bu bağlamda, soykırıma karşı gerçekleştirilen kitlesel protestolar, hem İsrail’in soykırımını inkar etmeye, hem de  haklı çıkarmak için elinden gelenin fazlasını yapan Batılı siyasi elitler için önemli bir meydan okuma oluşturuyor. Gazze’deki iki milyondan fazla Filistinli yoğun bombardıman altında ve su anda açlıkla karşı karşıyayken bile Batılı elitler, Filistinlilerin baskıya verdikleri tepkileri kontrol etmeyi sürdürmeye çalışıyor.

ABD Temsilciler Meclisi Başkanı Mike Johnson, Columbia’daki protestoculara “Yahudi karşıtı bağnazlar” diyerek, Hamas’ın ABD’deki kampüslerdeki protestoları desteklediğini iddia etti. Benzer bir düşünce ABD, Avrupa, özellikle de Alman medyasındaki bazı kesimlerde dile getirildi. Örneğin, Avrupa’nın en çok satan gazetesi olan Alman “Bild”, “Radikal öğrenci çeteleri terörü kutluyor. Hamas, ABD üniversitelerinde iktidarı mı ele geçiriyor?” başlığını attı. Bunlar, soykırıma karşı barışçıl muhalefetin yaygın bir şekilde karalanmasına dair sadece birkaç örnek.

Demokrasi ve Medeniyet?

Bu tür söylemler, ABD’nin ve vekillerinin jeopolitik çıkarlarının olduğu ve protestoculara destek verdiği bölgelerdeki insan haklarına yönelik iddia edilen sözde endişelerini dile getirdiği protestolara gösterdiği tepkileriyle keskin bir tezat oluşturuyor. Gerçekten de, Batı’nın dünyanın geri kalanına karşı üstünlük yanılsamasını şekillendiren, sürekli olarak “demokrasi”, “insan hakları” ve “ortak değerler” soylemlerinin çelişkisi çok açık şekilde görülüyor.

Şu anda ABD’de artan kamu baskısı ve protestolar, Siyonizmin etkisinin ve ifade özgürlüğü üzerindeki sınırlamalarının bir göstergesidir.

İsrail rejimi Gazze’deki üniversiteleri yok edip öğrenci ve profesörleri öldürürken, Filistinli akademisyenler ve öğrenciler Filistin’in tamamında sistematik olarak İsrail rejimi tarafından hedef alınırken, ABD’deki kampüslerde büyüyen dayanışma hareketi ile ABD’nin hesap vermesi ve İsrail’e yatırımlarını geri çekmesi talepleri, Filistinlileri insanlıktan muaf tutan Batı’daki sömürgeci statükoya meydan okuyor.

İki Nokta

Kitap tanıtımı, biyografi, araştırma raporu, değerlendirme ve inceleme yayınları ile bölgesel veya küresel ölçeklerde güncel ya da yapısal sorunlar.