2024 Bakü Türkoloji Toplantısından Tarihî Karar: “Ortak Türk Alfabesi”
Türkçenin, tam 96 yıl önce I. Bakü Türkoloji Kurultayı ile başlayan ortak alfabe serüveni bugünlerde yeni bir karara bağlandı. Hem Türk dünyasının dil birliği hem de yazı dilimizde gösterilmeyen sesbirimleri için önemli bir adım atıldı. Peki, yeni ortak alfabe kararı, Türk dünyasında dil birliğini ve Türkçenin yazım kurallarını nasıl şekillendirecek?
Bundan tam 96 yıl önce 26 Şubat – 6 Mart 1926 tarihinde yapılan I. Bakü Türkoloji Kurultayı ile başlayan Türkçenin sorunları tartışmaları bugüne kadar süregelmiştir. Sovyetler Birliği döneminde bozulan alfabe birliği 1991’de yeniden gündeme gelir. Bu yıllardan itibaren ortaya konulan alfabe, yazım, terim sorunları, öğretim yöntemleri, akraba ve komşu dillerin karşılıklı ilişkileri, ortak edebî dil ve Türk dilinin tarihi meseleleri bugüne kadar yapılan Türkoloji kongrelerinde, üniversitelerde ve dilin bilim olarak işlendiği her yerde tartışılmaktaydı. Bugünlerde ise Türkçenin alfabesi meselesinde tarihî bir adım atıldı ve 11 Eylül 2024 tarihinde Türk Dil Kurumu yayınladığı bildiriyle “Ortak Türk Alfabesi”ne geçildiği ilan etti.
Azerbaycan’ın Bakü şehrinde 9-11 Eylül 2024 tarihleri arasında Türk Dünyası Ortak Alfabe Komisyonu, Türk Akademisi ve Türk Dil Kurumu tarafından düzenlenen toplantılarda dünyasının kullanımına sunulan Latin tabanlı ortak bir Türk alfabesi oluşturuldu. 2022 yılında Türk Devletleri Teşkilatına bağlı Türkiye Cumhuriyeti, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Azerbaycan ve gözlemci olarak Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin temsilcileri tarafından alfabe komisyonu oluşturuldu. Komisyonun iki yıllık çalışmalarının sonucu ortaya çıkan alfabe Türkçenin ses bilgisini (fonetik) göstermede kullandığımız alfabeye göre daha işlevsel bir özellik taşıyor.
Geçmişten günümüze alfabe meselesi
Alfabe meselesi aslında Türkçenin konuşulduğu günden beri farklı coğrafyalarda tartışmalı bir mesele olarak süregelmiştir. Türkler çağlar boyunca Köktürk, Uygur, Soğd, İbrani, Grek, Kiril, Arap ve benzeri alfabeler kullandı. Ancak bu alfabelerin birçoğu Türkçenin sesbirimini (fonem) tamamen karşılamakta yetersiz kalmıştı. Bugüne kadar kullandığımız Latin alfabesi Türkçedeki fonemlerin kullanımı için en elverişli olan alfabeydi; ancak onun da yine bazı eksiklikleri vardı. Bu eksiklikler standart dil ile ağızlar arasında sesbirimsel farklılıkları göstermede ortaya çıkmaktadır. Bugün Anadolu’da kullanılan ve deniz, gönül, en, ön ve benzeri kelimelerde duyduğumuz geniz n’si (nazal n), yine erte, beş, etmek gibi kelimelerinde duyulabilen Türkçenin tartışmalı kapalı e sesi ve belli, elli, eylemek vb. için olan açık e’nin aynı harfle yazımı, kalmak’taki art damaksıl ve kâğıt’taki ön damaksıl k’nin harf ayrımının olmaması akla gelen ilk eksikliklerdir.
Tam da bu noktada ortak alfabedeki harflerden bazılarının Türkçenin ağızlarında bulunan bu sesleri göstermesi dikkat çekicidir.
Ortak alfabedeki yeni harflerin fonetik karşılıkları nedir?
Türk Dil Kurumunun bildirisinde ortak alfabe için düzenlenen harfler şunlardır: Aa, Bb, Cc, Çç, Dd, Ee, Əǝ, Ff, Gg, Ğğ, Hh, Xx, Iı, İi, Jj, Kk, Qq, Ll, Mm, Nn, Ññ, Oo, Öö, Pp, Rr, Ss, Şş, Tt, Uu, Ūū, Üü, Vv, Yy, Zz. Burada, kullandığımız harflere ek olarak Əǝ, Xx, Qq, Ññ, Ūū’yu görüyoruz. Peki bu beş yeni harfin fonetik karşılıkları ne olabilir?
Bu harflere karşılık gelen ses birimlerine dair herhangi bir açıklama veya yönerge henüz açıklanmış değil; ancak Türkçenin lehçe ve ağızlarına dair bilgilerimizden hareketle yeni harfleri yorumlamak mümkündür. İlk göze çarpan Əǝ harfi açık e sesi için ayırt edici bir harftir, örneğin Azeri Türkçesinde eləmək “eylemek” için kullanılır. Xx harfi ahir, hüküm, yoksa vb. Arap alfabesiyle ح/خ ve transkripsiyonla Ḥḥ/ Ḫḫ olarak yazılan; Azeri Türkçesinde yaxşı, axır, Özbek Türkçesinde oxirgi gibi kelimelerde görülen gırtlak h’sine işaret eder. Qq harfi kalın, kadir, kaya gibi kelimelerdeki art damaksıl k’yı verir; Azeri Türkçesindeki qələm “kalem”, Özbek Türkçesindeki bayroq “bayrak” kelimelerinde görürüz. Ññ harfi sadece Türkçe kelimelerde görülen ve bugün Anadolu ağızlarında hâlâ yaşan geniz n’si için kullanılır. Bu sesin ŋ şeklindeki yazımı da literatürde kabul görür, hattâ bazı dil bilimciler nazal n için ŋ harfini daha doğru bulurlar. IPA’da (International Phonetic Alphabet) verilen nazal harf de ɳ olduğuğundan ñ’nin yazımı tartışmaya açıktır. Ūū harfi ise lehçe ve ağızlarda kullanılan uzun u veya u-ü arası bir sese tekabül edebilir.
Görüldüğü üzere yeni kabul edilen ortak Türk alfabesi, Türkiye Türkçesinin ağızlarında olan ancak harf olarak yazılmayan sesleri göstermek üzere tasarlanmış. Ortak alfabenin önemini ortaya koyan bir diğer hususu Türk Dil Kurumu Başkanı Prof. Dr. Osman Mert şöyle açıklıyor: “Burada bizim yaptığımız 34 harf üzerinde uzlaşmak değil. Her lehçenin ihtiyacı olan harfleri belirlemek, her lehçe için en uygun alfabeyi oluşturmak. Yani şu an Azerbaycan ve Türkiye dışında Özbekistan’ın, Kazakistan’ın ve Kırgızistan’ın alfabeleri belirlenmiş oldu.” Osman Mert’in ifade ettiği aslında Türk lehçelerinin ihtiyacı olan ortak harflerin belirlenmiş ve okuma yazmada bu lehçeleri konuşan kişilere kolaylık sağlayacak olmasıdır. Bu da gösteriyor ki ortak Türk alfabesi sadece Türkiye Türkçesi ağızlarındaki seslere katkı sağlamakla kalmayacak, aynı zamanda Türk lehçelerinin birliğini sağlamada bir köprü vazifesi görecektir.