Değişen Dünyada Ergenlik: Kırılgan ve Kendi Yasını Tutan Gençler
Ebeveynler ve ergenler günümüz dünyasında ergen olmanın daha zor olduğunu düşünüyor. Peki gerçekten 20 yıl önceye göre, bugünün dünyasında ergen olmak daha mı zor?
Kuşaklar arasındaki çatışma ve sonraki nesillerin yeni yetmeliğinin sorgulanması antik bir mesele olsa da, günümüz dünyasında bu sorunun mahiyeti gitgide derinleşiyor. Teknolojik gelişmeler, insan hayatını kolaylaştırma vaadiyle çıktığı yolda, beraberinde getirdiği hızlı değişimle birlikte nesiller arası makasın açılmasına neden oluyor. Bu durumu ortaya koyan önemli araştırmalardan biri de Pew Research Center’ın çalışması. Pew’in raporuna göre, ebeveynlerin yüzde 69’u ve gençlerin yüzde 44’ü 20 yıl önceye göre ergen olmanın çok daha zor olduğunu düşünüyor. Peki gerçekten günümüzde ergen olmak daha mı zor? Yoksa ergenlik modern zamanların uydurduğu bir yalan mı?
Dijital Aynadan Yansımalar
Rapora göre bu soruya verilecek cevap, hızla değişen dünya ve gelişen teknolojilerle şekilleniyor. Jean Twenge gibi bu rapor da, teknolojinin ve özellikle sosyal medyanın ergenler üzerindeki etkisine dikkat çekiyor.
Ergenler, daha önce hiç olmadığı kadar dijital bir dünyada büyüyor. Sosyal medyanın yarattığı karşılaştırma kültürü ile ergenlerin kimliklerini oluşturma süreci daha karmaşık hale geliyor. Kendilerini ifade etmek için daha fazla platforma sahip olmalarına rağmen, bu özgürlük aynı zamanda sürekli bir onaylanma ihtiyacını da beraberinde getiriyor. Özellikle sosyal medyanın sunduğu anlık tatminler, derin bağlantılar kurmayı zorlaştırıyor.
Bunun yanı sıra, toplumdaki kutuplaşma ergenler üzerinde derin etkiler yaratan bir diğer önemli husus. Siyasi, sosyal ve kültürel düzlemlerde sosyal medyanın da etkisiyle karşıtlıklar daha görünür hale geldikçe, gençler bu “sığ” kutuplaşmanın ortasında sıkışıyor. Öyle ki öğretmenler okullarda geliştirici bir tartışma iklimi oluşturmaktan dahi endişe duyuyor. Öğrencilerin fikirlerini ifade edebilmeleri, farklı fikirlere saygı duyabilmeleri ve gün sonunda bir masa etrafında anlaşmaya dönük bir süreci yürütebilmeleri giderek zorlaşıyor. Dezenformasyonun yaygınlığının ve hızının arttığı bağlantı çağında, hızlıca büyüyen uydurma haberlerin etkileri öyle yıkıcı ki, doğru bilginin nasıl seçilebileceği müfredata girmesi gereken önemli bir husus olarak görülüyor. Bu kutuplaşma ve bölünme, birçok ergenin ve hatta ebeveynlerin bu karşıtlıklar arasında kaybolmasını beraberinde getiriyor.
Belirsiz Sınırlar ve Artan Beklentiler
Diğer bir zorluk da, giderek daha yapay ve belirsiz hale gelen standartlar ve beklentiler. Ergenlik yaşı geriye çekilirken, geçiş süreçleri uzuyor. Gençler, toplumun onlardan beklediği olgunluğa erişmek için daha fazla zamana ihtiyaç duyarken, özgürlüklerle dolu görünen bu dünyada rolleri ve sınırları belirlemek zorlaşıyor. Bu sınırsızlık, genç zihinlerin özgürlük ve sorumluluk arasında bir denge kurmalarını güçleştiriyor. Neticede yetişkinliğe geçişte duygusal ve bedensel bir hazırlık dönemi olan ergenlik dönemini, yetişkinlik hissinin yoksunluğu ve uzun yıllar sürebilen ergenlikle yetişkinlik arasında sıkışmışlık hissi takip ediyor.
Kırılganlık ve Psikolojik Dayanıklılık: Yeni Neslin En Büyük Mücadelesi
Dışsal faktörlerin yanı sıra ergenler için en önemli risk faktörlerinden biri ise önceki nesillere göre çok daha ön planda olan kırılganlıkları. Günümüz çocukları ve ergenleri ile ilgili araştırmalar psikolojik sağlamlıkta yaşanan krize işaret ediyor. Gençler karşılaştıkları krizleri ve kendi içlerindeki çalkantıları yönetebilecek temel becerilerde oldukça zayıf görülüyorlar ve bu nedenle çok daha kolay kırılıyor, bu imkânlar çağında hayata tutunacak bir dal bulmakta önceki nesillere göre çok daha fazla zorlanıyor. Geleceğe dair umutlarının azlığına işaret ederek, hayattan alacaklı bir konumda yitip gittiğini düşündükleri gençliklerinin yasını tutuyorlar.
Tüm bu şartlar altında, bugünün dünyasında ergen olmak, belirsizleşen ve ertelenen yetişkinlik rolleri ile zorlayıcı birçok dinamiği içinde barındırıyor. Belki de bu dönemin zorluklarıyla başa çıkabilmek için gençleri desteklemek, ergenliği modern zamanların uydurması olarak gören bakışın ötesine geçip değişen dinamikleri anlamaktan geçiyor.
Rehberlik ve Destekle Gençlere Alan Açmak
Gençleri kırılganlıkları ve içsel çalkantıları ile yalnız bırakmak yerine, onların yanlarında durmak, onlara rehberlik etmek ve duygusal anlamda destek sağlamak büyük bir sorumluluk. Kimliklerini aradıkları bu dönemde, yetişkinlerin yapabileceği en önemli şey, gençlerin kendilerini ifade edebilecekleri güvenli alanlar yaratmak, kaygılarını ve karşılaştıkları belirsizlikleri küçümsemek yerine, onları anlamaya çalışmak. Çünkü ergenler öncelikle anlaşılmak istiyor. İçinde bulundukları tabloda kendilerini gerçekten görüp yansıtacak, sahip oldukları güçleri onlara hatırlatacak aynalara ihtiyaç duyuyor.
Anlamak ve ayna olmanın yanında ergenler, karşılaştıkları zorluklarla baş edebilmek için kullanabilecekleri becerilere işaret eden rehberlere ihtiyaç duyuyor. Sürekli bağlantıda oldukları bu çağda kendilerini nasıl dinleyip anlayabileceklerini, farklı görüşleri nasıl karşılayabileceklerini, içinde bulundukları ve bir parçası oldukları toplumun beklentilerini ve kendi beklentilerini nasıl bir orta noktada buluşturabileceklerini bir yetişkin rehberliğinde öğrenmeye/keşfetmeye ihtiyaç duyuyor. Sadece özgürlüğe değil, aklı selim konulmuş, hak ve sorumluluklarını dengeleyen ve kendisine hayatı anlamlandırmada rehberlik eden sınırlara ihtiyaç duyuyor. Zira aldıkları yeni sorumlulukların getirdiği bilinmezliklerin yanında aşina oldukları, yaşları ve gelişimleri ile paralel olarak değişen sınırların varlığı en önemli koruyucu faktörlerden biri.
Ergenlerin bu zorlu çağda ihtiyaç duydukları tüm bu hususlar, biz yetişkinlere ayrı bir sorumluluk yüklüyor. Bolca etiketi beraberinde getiren “gençlik/ergenlik” tasavvurumuzu gözden geçirmek, belki kendimizin de uyum sağlamakta zorlandığımız bu dünyada onlara dair zorluklara bir başka gözden bakabilmek gerekiyor. İçinde bulunduğumuz rekabet çağında hata yapmanın ve bu hatalardan öğrenmenin doğal olduğunu göstermek, onlara insani deneyimlerini anlamlandırma fırsatı veriyor. Yetişkinler olarak, gençlerin önündeki bu karmaşık yolculukta rehberlik etmek ve onların duygusal dayanıklılıklarını inşa etmeye katkı sağlamak en büyük sorumluluğumuz. Zorluklar elbette var, ancak rapordaki azınlık bir grup yetişkin ve ergenin de işaret ettiği gibi çağın sunduğu avantajlar doğru kullanıldığında, bu yolculuk daha anlamlı hale gelebilir.