İPEK COŞKUN ARMAĞAN

Millî Eğitim Akademisi Nasıl Çalışmalı?

Millî Eğitim Akademisi, eğitim fakültelerinden farklılaşarak öğretmen adaylarını ihtiyaçlara uygun bir şekilde geleceğe hazırlayabilir mi? Türkiye’ye özgü, yenilikçi ve sürdürülebilir bir öğretmen yetiştirme modeli oluşturmak mümkün mü?

 

18 Ekim 2024 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan Öğretmenlik Meslek Kanunu ile eğitim ve uygulama faaliyetleri yapmak üzere Millî Eğitim Akademisi resmi olarak kuruldu. Kanunda, Akademinin görevi “Öğretmen adaylarının mesleğe hazırlanması, öğretmen, yönetici ve diğer personelin mesleki gelişimi, kariyer basamaklarında ilerlemeleri ve görevde yükselmeleri için eğitim programları hazırlamak, uygulamak ve değerlendirmek” olarak tanımlanmıştır.

Ancak, Millî Eğitim Akademisi, Türkiye’nin eğitim tarihinde bu alanda atılmış ilk adım değil. Eğitim alanındaki ihtiyaçlara çözüm bulmak amacıyla geçmişte de farklı modeller uygulanmış ve çeşitli deneyimler yaşanmıştır.

Geçmişten Günümüze Öğretmen Yetiştirme Modelleri

Öğretmen yetiştirme ve seçme tarihimize baktığımızda Daru’l muallimin (Erkek Öğretmen Okulu) ve Daru’l Muallimat’tan (Kadın Öğretmen Okulu) bu yana farklı denemeler yaşandığı görülüyor. Bu mekteplerin ilk müdürlerinden birinin Ahmet Cevdet Paşa olması konunun eğitim hafızamızda ne kadar güçlü bir konumda olduğunu gösteriyor. Ancak bu alandaki çalışmaların son asırda istikrarlı bir sistematiğe oturtulabildiği söylemek zor. 

Tanzimat’tan 1982’ye kadar öğretmen yetiştirme sorumluluğu öğretmen okulları ve eğitim enstitüleri marifetiyle Millî Eğitim Bakanlığına bağlı olarak sürdürülmüştür. 1970’lerden itibaren üniversitelerde pedagoji bölümleri açılmış ve bazı üniversitelerde öğretmen yetiştirme için 4 yıllık lisans programları oluşturulmuştur. Bu programlardan çıkan kişiler de öğretmen olarak Millî Eğitim Bakanlığına bağlı okullarda görev yapabilmiştir.

Bakanlığın öğretmen okulları ve eğitim enstitüleri öğretmen yetiştirmeye devam ederken, üniversitelerde de pedagoji bölümleri açılmıştır. Nihayetinde 1981’de çıkarılan Yükseköğretim Kanunu (2547 Sayı ve 6 Kasım 1981) ve bunu tamamlayan Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (41 Sayı ve 20 Temmuz 1982 tarih) ile bazı düzenlemeler yapılmıştır. Bu düzenlemelerle, Millî Eğitim Bakanlığına bağlı öğretmen yetiştiren yükseköğretim kurumları da (İki yıllık eğitim enstitüleri ve 4 yıllık Yüksek Öğretmen Okulları) üniversitelere bağlanmıştır.

Aslında 18 Ekim 2024’te verilen Millî Eğitim Akademisi kararı öğretmen yetiştirme sorumluluğunu yine büyük oranda Millî Eğitim Bakanlığına vermiştir. 42 yıl sonra öğretmen yetiştirme sorumluluğunun yeniden Bakanlıkta olması yöntemin nasıl olacağı ve eğitim fakültelerinden hangi konularda farklılaşacağı sorularını da beraberinde getirmiştir.

Akademinin İşleyişi ve Yönetim Yapısı

Akademinin görevleri, ilgili kanunda 11 maddede tanımlanmış ve ağırlıklı olarak eğitim temelli bir işleyiş mekanizması sunulmuştur. Buna göre, öğretmenler, yöneticiler ve diğer eğitim personelinin eğitimleri, kariyer basamaklarında mesleki yeterliliklerinin belirlenip güncellenmesi gibi konular akademinin temel işleyiş mekanizmasının odağında yer almaktadır. Bununla birlikte işleyişte araştırmaya dayalı tanım ve içeriklere yeterince yer verilmemiştir. Oysa eğitim ve araştırma dengesinin sunulması bu tip kuruluşların işlevselliği açısından ehemmiyetlidir. Örneğin Çin’de benzer bir yapı olan Çin Millî Eğitim Bilimleri Enstitüsünün yapısına ve işleyiş biçimine bakıldığında da araştırma ve eğitim programlarının bir arada işlediği gözlemlenmektedir

Öte yandan, akademinin yönetim yapısı incelendiğinde, sürecin Bakana bağlı bir başkanlık ile İzleme ve Yönlendirme Kurulu ve Akademik Kurul olmak üzere iki kurul üzerinden yürütüldüğü görülmektedir.

İzleme ve Yönlendirme Kurulu, görev alanına giren konularda politika ve stratejileri belirlemek ve gerçekleştirilen çalışmaları izleyip değerlendirmek amacıyla oluşturulmuştur. Bu kurul, Bakanın ya da Bakanın görevlendireceği bir bakan yardımcısının başkanlığında toplanır. Kurulun üyeleri; Akademi Başkanı, Özel Öğretim Kurumları Genel Müdürü, Personel Genel Müdürü, bir Yükseköğretim Kurulu üyesi ile Bakan tarafından kamu kurum ve kuruluşları ile üniversitelerden belirlenecek birer temsilciden oluşur. Toplamda yedi üyeden meydana gelmektedir.

Akademik Kurul ise bir başkan ve on üyeden oluşur. Bu kurul, İzleme ve Yönlendirme Kurulu tarafından belirlenen politikaların uygulanmasına ilişkin standartları hazırlar. Ayrıca öğretmen, yönetici ve diğer personelin sahip olması gereken yeterlikleri, Akademi tarafından düzenlenecek eğitimlerin programlarını ve Akademinin yıllık çalışma planını hazırlayarak Bakan onayına sunar.  Bu iki kurulun ilişki biçimi ve işlevlerine kanunda çok fazla yer verilmemiştir. Muhtemelen, kurulların görev ve sorumlulukları bir yönetmelik aracılığıyla daha detaylı olarak sunulacaktır. Zira akademinin yürütme kararlarının hangi kurul tarafından verileceği konusunda bir kafa karışıklığı olduğu görülmektedir.

Kurulların yanında Akademi Başkanlığına bağlı olacak şekilde on hizmet birimi (daire başkanlığı) ve bu hizmet birimlerine bağlı uzmanlar ve eğitim kadrosu Akademinin yapısını oluşturacaktır. Akademide eğitimler akademisyenlerin yanı sıra uzmanlar tarafından da verilebilecektir. Bu hususta Akademinin diğer kurum ve kuruluşlarla iş birliği yapabileceği kanunda ifade edilmiştir.

Akademinin yönetimi ve işleyişi ile ilgili daha detaylı bilgi yönetmelikler marifetiyle kamuoyuyla paylaşılacaktır. Ancak yönetmelikler hazırlanırken Bakanlığın üniversiteler, düşünce kuruluşları ve benzer işleve sahip kamu kurumları ile iş birliği ve istişare toplantıları yapması Akademinin işleyişini ve işlevselliğini güçlendirecektir.

Bu noktada, Türkiye genelinde hizmet vermesi planlanan Akademilerin hangi bölgelerde ve kaç merkezle faaliyete geçeceği konusu henüz netlik kazanmamıştır. 2025 Eylül ayında faaliyete başlaması planlanan Akademiler için hızlı ve etkin kararların alınması beklenmektedir.

Eğitim Fakültelerinden Farklılaşmak Mümkün mü?

Öğretmen adaylarının mesleki gelişim süreçlerini desteklemek amacıyla lisans eğitimi sonrası alacakları ek eğitimlerin içeriği ve niteliği büyük bir önem taşımaktadır. Ancak öğretmen adaylarının, dört yıl eğitim fakültesinde eğitim aldıktan sonra Millî Eğitim Akademisinde eğitimlerine devam edebilmeleri için, Akademide sunulan eğitimin üniversitedeki eğitimden farklarının net bir şekilde ortaya konulması gerekmektedir. Bu fark net bir şekilde ortaya konulup Akademi programı, eğitimin mevcut durumu ve ihtiyaçları doğrultusunda tasarlanırsa, öğretmenlerin mesleki gelişimlerine anlamlı bir katkı sağlayan ve katma değer üreten bir yapı oluşturulabilir. Bu noktada eğitim fakültelerine getirilen temel eleştirilerden biri olan okul/öğretmen gerçekliğinden ve ihtiyaçlarından uzak fakülte programı konusuna Akademi sayesinde çözüm getirilebilir ve Türkiye’ye özgün bir öğretmen yetiştirme modeli hayata geçirilebilir.

Öte yandan, Akademideki programların yoğun teorik içeriklere odaklanması, eğitim fakültelerindeki müfredatın tekrarı niteliğinde olması ve gerek yöntem gerekse içerik açısından üniversite eğitiminden yeterince farklılaşamaması durumunda, Akademi hem sürekliliğini hem de işlevini kaybedecektir. Böyle bir senaryoda, Akademi ilerleyen dönemlerde eğitim enstitülerinin yaşadığı kaderi paylaşarak yeniden yükseköğretim kurumlarının himayesine girebilir. Bu döngüye düşmemek ve Akademiyi sürdürülebilir bir yapıya kavuşturmak için, özellikle şu alanlarda eğitim fakültelerinden farklılaşması bir zorunluluktur:

  • Proje temelli bir eğitim yaklaşımı benimsemesi (Tübitak ve Erasmus Projeleri örnek olabilir)
  • Okul türlerine ve kademelere göre terzi işi eğitim ve uygulama programları planlaması
  • Nitelikli bir okul yönetim ve gelişim programı sunması
  • Her öğretmenin akademideki mesleki gelişim dosyasının doğru geri bildirimlerle ve tutarlı şekilde oluşturulması
  • Her akademinin öğretmen adayları ile projeler geliştirdiği araştırma okulları ile çalışması
  • Öğretmen adaylarının staj programlarının da Akademi tarafından takip edilmesi ve staj performanslarının öğretmen alım kriterlerinde yer alması
  • Eğitmen kadrolarında sektörel temsiliyetin sağlanması
  • Yapılan tüm eğitim programlarında ve içeriklerde öğretmenlerin/okul yöneticilerinin entelektüel kimliğinin desteklenmesi

Yukarıda sıralanan maddeler, Millî Eğitim Akademisi'nin eğitim fakültelerinden farklılaşarak özgün bir yapı oluşturabilmesi için hayati önem taşımaktadır. Millî Eğitim Akademisi, eğitimin öznelerinden olan öğretmenlerin eğitim süreçlerinde Türkiye’ye özgü bir model oluşturmak için önemli bir fırsat olarak görülebilir. Ancak, Akademinin misyonunu hakkıyla yerine getirebilmesi, bu yapının eğitim sistemindeki eksiklikleri doğru bir şekilde tespit edebilmesi ve ihtiyaçlara yönelik etkin çözümler üretebilmesine bağlıdır. Özellikle, eğitim fakültelerinden farklılaşan bir yapı inşa edilmesi gerekmektedir.

Teorik çerçeveler, sahadan gelen geri bildirimler ve uluslararası modellerden alınan örneklerle desteklenmelidir. Akademinin başarısı için hızlı ve yerinde kararların alınması, üniversiteler ve  düşünce kuruluşları ile kamu kurumları arasında güçlü iş birliklerinin kurulması kritik önem taşımaktadır. Bu maddeler doğrultusunda atılacak adımlar, Millî Eğitim Akademisi’nin misyonunu hakkıyla yerine getirmesine olanak tanıyacak ve Türkiye’nin eğitim sistemi için güçlü bir zemin oluşturacaktır.

İki Nokta

Kitap tanıtımı, biyografi, araştırma raporu, değerlendirme ve inceleme yayınları ile bölgesel veya küresel ölçeklerde güncel ya da yapısal sorunlar.