Dijital Yaşamda Neden ve Nasıl Bağlantıdayız?
Hayatımızı büyük oranda şekillendiren dijital iletişimde gerçeklik ne kadar var? Hepimizin neredeyse 7/24 bağlantıda olduğumuz dünyada kendini yalnız hissedenlerin sayısı neden artıyor? Etkili ve sağlıklı dijital bağlantılar için nelere dikkat edilmeli?
Bağlantı sözlüklerdeki anlamı ile iki veya daha çok şeyin birbiriyle bağlı bulunması, ilişki, irtibat, iki şey arasında ilişki sağlayan bağ ve yapılacak işle ilgili sözlü veya yazılı anlaşma, angajman olarak verilmektedir. Buradaki anlamlar gerçek hayattaki bağlantılardan ibaretken, dijital yasamda bağlantı; kurumların, bireylerin ve cihazların birbiriyle bağlantısı durumudur.
Bireyler olarak bizlerin dijital yaşamda kişiliğimizi sergileyen en önemli ipuçlarından birisi bağlantımızdır. Bağlantıda olduğumuz her an çevremize kişiliğimizle ilgili bilgi aktarıyoruz. Bu dönemde bağlantıda olmak hayatta olmakla eşdeğer görüldüğüne göre, bu durumu kendimiz için gurur duyulacak, iletişimde bulunduklarımız için ise, kolaylaştıracak bir tavır edinmemiz gerekiyor. Bu tavrın geliştirilmesinin en önemli belirleyicisi ise, sadece teknolojiyi kullanmayı öğrenmek değil, aynı zamanda teknolojiyi akıllı kullanabilmektir. Peki bağlantımızın gerekçesi akılcı mı? Neden bağlanıyoruz? Gerçek bir iletişim için mi, vakit geçirmek için mi, bağımlı mıyız, ya da o anda o iletişime ihtiyacımız mı var? Bağlantıda olduğumuz teknoloji bizim için vazgeçilmez bir ortam mı, bir çeldirici mi, onsuz yapamayacağımız bir bilgi kaynağı mı? Teknolojiyi sosyalleşme için mi, merakımızı gidermek için mi, kendimizi gerçekleştirmek için mi, eğitim için mi, aynı düşüncelere sahip kişileri bulmak için mi kullanıyoruz? İşte tüm bunların yanıtları bizim bağlantımıza verdiğimiz anlamı belirliyor.
Bu anlam aslında bizim içinde bulunduğumuz fiziksel ortamın da belirleyicisi. Etrafımızda arkadaşımız olmadığı için mi bu kadar çok bağlantıya giriyoruz? Eğitimimizde dolduramadığımız neyi doldurmaya çalışıyoruz? Konuşacak kimsemiz olmadığı için mi bu kadar kendimizi ifade etmeye çalışıyoruz? Bize kimse güzel demediği için mi her fotoğrafımızı paylaşıyoruz? Şimdilerin gözde sorusu bana telefonundaki uygulamaları söyle sana kim olduğunu söyleyeyim olsa gerek. Gerçek yaşam ile dijital yaşam arasındaki bu Fijital (Fiziki, Dijital) yaşantımızda farkındalık ve denge geliştirmemiz ise kesinlikle şart!
Bağlantının Gerçekliği Nerede Saklı?
İnsanlar arası ilişkiler bireye kendisini duyurmak ve anlaşılmak konusunda rahat ettirerek bir ait olma duygusu oluşturur. Maslow’un ihtiyaçlar piramidinde verdiği temel barınma, yiyecek, güvenlik ihtiyaçları arasında ait olma ve sevgi de en önemli ihtiyaçlardandır. Bu ihtiyaçlar doyurulduğunda kendimizi mutlu ve güvende hissederiz.
2021 dünya mutluluk raporundaki önemli bulgulardan birisi, başkalarıyla bağlantıları olan insanların pandemi süresince daha yüksek yaşam doyumuna sahip oldukları, daha fazla ruhsal yılmazlık ve daha güçlü bir ruh sağlığı sergiledikleridir. Okuduğum bir makalede karşıma çıkan Yalnızlık Salgını (loneliness epidemic) beni bu konuda daha fazla okuma yapmaya sevk etti. Hepimizin neredeyse 7/24 bağlantıda olduğumuz bu dünyada neden acaba kendini yalnız hissedenlerin sayısı gün geçtikçe artıyor? Daha önceleri bağlantı çağı olarak adlandırılan dönem ne zamandır bağlantısızlık çağı oldu? Bu kadar bağlantı kanalları açılmışken neden insanlar hala yalnız hissediyor kendilerini? Sosyal medya gibi sürekli bağlantıya iten bir ortam varken neden insanlar yalnız kaldıklarını düşünüyorlar? Sonuçta ortaya çıkan ve tartışılması gereken konunun yüz yüze gerçekleşen bağlantıların insanlara iyilikçi etkisinin liderliğini daha uzun yıllar elinde tutacağı olduğu anlaşıldı.
Daha Etkili Bir Bağlantı İçin Dikkat edilmesi Gereken Konular
Özellikle pandemi döneminde, çevrim içi ya da sosyal medya bağlantılarının insanları yalnızlıktan kurtaramayabileceğini gözlemleyen araştırmacılar, dijital iletişimin gerçeğe en yakın halini sağlamak için bazı önerilerde bulundular. Bu önerilerin en önemlisi, katılımcıların bağlantılarında tamamen var olmaları gerektiğidir. Bu hedefe ulaşmak için, her türlü iletişimde işlevsel ve etkin olmaya çalışmalı, iletişime tamamen odaklanmalıdır. Diğer bir deyişle, konuşmacı ya da dinleyici olarak, bulunulan pozisyona uygun davranılmalıdır. Fiziksel olarak tanımadığınız insanlara bile kişilikle ilgili ipuçları verecek kadar gerçek olunması önemlidir.
Sosyal medyada, platformun doğası hakkında bilinçli olunarak sınırlar konulmalıdır. Mutedil davranılmalı, başkalarının davranışlarının etkisinden kaçınılmalıdır. Çünkü sıkça bulunmak, etkili olmak anlamına gelmemektedir. Varlığın bütünlüğünü korumak birinci öncelik olmalıdır.
Yüz yüze iletişimin yerini başka iletişim tarzlarının tamamen alamayacağı bilinmelidir. Merhametle davranılmalı, üzüntüler, sorunlar, hayaller ve korkular paylaşılmalıdır. Doğru davranışlar sergileyerek, muhataplar da aynı şekilde davranmaya teşvik edilmelidir.
Minnettarlık göstermekten kaçınılmamalıdır. Karşımızdaki insanlara teşekkür etmek, güçlü yönlerini övmek iletişimi her zaman kolaylaştıracaktır. Karşısındaki insanı güçlendiren bireyler, kendileri güçlü bireylerdir.
Dijital beden dili kararında ve yerinde kullanılmalıdır. Çok fazla görsel paylaşmak , aşırı emoji kullanmak, yazıyı abartabilir ve muhatapları yorabilir. Dolayısıyla bu konuda da mutedil olmak da fayda bulunmaktadır.
Mahrem ve hassas konulardaki paylaşımlar dikkatle yapılmalıdır. Örneğin bir kabristandan yapılan paylaşımlar, hastanede palyatif bakımdaki bir kişinin paylaşımı insanlara hassas oldukları bir konuda üzücü gelebilir. Ayrıca paylaşılan bir hasta ya da mezardaki bir mevta ise paylaşım rızası verebilecek bir konumda da değildir.
Dijital Dünya: Erişim, Haklar ve Kapsayıcılık
Dijitalde bağlantıda olmak, çalışmak, bilgiye ulaşmak arkadaşlarla iletişimde bulunmak ve kendini gerçekleştirmek gibi geniş bir yelpazede bulunmak demektir. Bağlantıda olmak bu yaşamda kişiliğimizi canlı ve gelişmiş tutmanın bir yolu olarak kabul edilmektedir. Bir yandan temel insan hakkı olarak görülen dijitale erişim yerine getirilirken, bir yandan da eğitim haklarının sağlanması da günümüzün genel kabul gören düşünceleridir. Öte yandan eğitim ve insan hakları konusunda katkıları ile bakarsanız aslında dijital yaşam bir yandan da eşitsizlik konularını tetiklemektedir.
Dünyada dijital erişimi yeterli olmayan birçok insanla beraber olduğumuzu da kabul etmemiz gerekir. Ayrıca, birçok dijital platformda hakları örseleyen, taraftarlığı körükleyen gruplar bulunmaktadır. Dahası insani gelişmeyi öteleyen ve gerçeklerin erişilemez olduğu ortamların gün geçtikçe arttığı da hepimizin bildiği bir durumdur. Dijitalleşmenin dönüştürücü, geliştirici ve insan merkezli olması için sadece bağlantı olması yeterli bir koşul değildir. Dünyanın her yerinde bağlantıda olan herkesin aynı zamanda hem fiziki hem de psikolojik olarak güvende olması bizlere başka bir kavramın da kapısını açmaktadır. Dijital kapsayıcılık bu aşamada bilgilenmemiz gereken başka bir konudur.