Türk Millî Eğitiminde Piaget Çıkmazı
Piaget’nin bilişsel gelişim teorisi, Batı’da yüzlerce akademik eleştiri almış olmasına rağmen Türkiye’de neden sorgulanmadan benimseniyor? Ülkemizde görülen bilimsel eleştiri eksikliği, geleceğin öğretmenlerini ve akademik gelişimi hangi yönde etkiliyor?
Çocukların erken yaşlardan yetişkinliğe kadar olan bilişsel gelişimlerini inceleyen İsviçreli psikolog Jean Piaget, bilişsel gelişimin dört aşamasını tanımlamış ve her çocuğun bu aşamaları sıralı ve kesintisiz bir şekilde geçtiğini savunmuştur. Piaget’in teorisi, gelişim psikolojisi alanında önemli bir etki oluşturmuş olmakla birlikte akabinde yapılan araştırmalar bu teoriyi hem eleştirmiş hem de geliştirmiştir.
Bilişsel Gelişim Teorisinin Dünyadaki İz düşümleri
Piaget’nin bilişsel gelişim teorisinin dünyadaki iz düşümlerine baktığımızda, teorinin gerek araştırma geliştirme süreçlerinin gerekse bilişsel ve ahlaki gelişim ile ilgili detaylarının çok fazla eleştiri aldığını görüyoruz.
Piaget’nin bilişsel gelişim teorisine yöneltilen temel eleştirilerden biri, araştırmada kendi çocuklarını incelemesinin etik açıdan sorunlu ve önyargıya açık olmasıdır. Ayrıca, örneklemde yer alan diğer çocukların tamamının yüksek
sosyoekonomik statüye sahip ailelerden gelmesi, bulguların genellenebilirliğini sınırladığı için eleştirilmiştir (Babakr, Mohamedamin, Kakamad, 2019).
Teorinin eleştiri aldığı bir diğer husus, gelişim evrelerinin katı sınırlara sahip olmasıdır. Piaget’nin öngördüğü sınırların doğru olmadığını savunan araştırmacılar, onun ergenlerin bilişsel yeteneğini abarttığını, bebeklerin bilişsel yeteneğini ise küçümsediğini iddia etmişlerdir. Çocuklarda nesne kalıcılığının ve taklit yeteneğinin Piaget’nin öngördüğünden daha erken yaşlarda başladığını ortaya koyan araştırmalar yayınlanmıştır. (Baillargeon, 1987).
Bunun yanında, bilişsel gelişim çalışmalarında sosyal faktörler ve kültürel bağlamı dikkate almamak eksiklik olarak görülmüştür. Rus psikolog Lev Vygotsky, çocukların zihinlerinin, Piaget’in ön gördüğü gibi fiziksel nesnelerle etkileşimden ziyade, sosyokültürel bağlamda geliştiğini savunmuştur (Eroğlu, 2023).
Dinî ve ahlaki gelişim konularında da Piaget sonrasında yayınlanan araştırmalar, inanç gelişiminin salt bilişsel gelişim parametreleriyle açıklanamayacağını, duyuşsal gelişimi göz ardı ederek inanç gelişimini izah etmenin bilimsel bir hata olduğunu ortaya koymaktadır. Neo Piagetian ve Post Piagetian gelişim teorilerine baktığımızda inanç gelişiminin Piaget’nin iddiasının aksine ergenlik döneminde değil, anne karnında başladığının deneysel çalışmalarla ispatlandığı görülmektedir. Bu teoriler doğrultusunda Avrupa ve Amerika’da, erken çocukluk dönemi din eğitimine özel olarak geliştirilen Gift to the Child, Catechesis of the Good Shepherd, Godly Play, Child Theology Movement gibi farklı yaklaşımlar da ortaya çıkmıştır.
Bilişsel Gelişim Teorisinin Türkiye’deki İz düşümleri
Türkiye’de yayınlanan akademik çalışmalar ise Piaget’yi eleştirme ve geliştirme noktasında Avrupa ve Amerika’da yapılan çalışmalardan üslup ve yöntem açısından ayrışmaktadır.
Türkiye’de Piaget hakkında yayınlanan lisansüstü çalışmaları incelediğimizde 1992-2024 yılları arasında yayınlanan 19 lisansüstü çalışmanın 18 tanesinin yüksek lisans tezi olduğu tespit edilmiştir. Bu tezlerden sadece bir doktora tezinin Piaget’ye yöneltilen eleştirileri din eğitimi bağlamında ele aldığı, geri kalan 18 tezde Piaget’ye yönelik nitelikli akademik eleştirilere yer verilmediği, hatta bazı tezlerin “Piaget’nin görüşleri ışığında” gibi ifadelerle Piaget’yi yücelten bir üsluba ve içeriğe sahip olduğu görülmektedir.
Türkiye’de Piaget hakkında yazılan kitap ve kitap bölümlerine bakıldığında ağırlıklı olarak Piaget’nin çalışmalarını gelişim alanları özelinde detaylandırarak açıklayan ders kitabı niteliğinde çalışmalar yapıldığını görüyoruz. Ayrıca Piaget’yi yücelten başlıklara burada da rastlamaktayız. Türkiye’de bu alanda yazılan kitapları incelediğimizde Piaget’nin çalışmasını eleştiren bir tercüme kitap dışında nitelikli eleştiri içeren bir kitap ya da kitap bölümünün olmadığını görüyoruz. Söz konusu tercüme kitapta yazar Kieran Egan, Piaget, Dewey ve Spencer’ı “Yaptıkları bilim kötüydü, ancak daha kötüsü devam eden etkileridir.” diyerek sert bir şekilde eleştirmektedir.
Bu alanda Türkiye’de yayımlanan makaleleri incelediğimiz zaman da benzer bir tablo ile karşılaşıyoruz. Makalelerde de kitap bölümlerinde olduğu gibi “Piaget’nin teorisine göre fen eğitimini, tarih eğitimini, dinî ve ahlaki gelişimi, sosyal duygusal gelişimi” anlamlandırmaya çalışan yayınların ağırlıkta olduğunu tespit ediyoruz. Bunun yanı sıra Piaget’nin teorisi ile Vygotsky ya da Henry Wallon gibi araştırmacıların teorileri arasındaki farklılıkları analiz eden birkaç makale yayımlandığını görüyoruz. Türkiye’de bu alanda yayımlanan elli makaleden sadece bir tanesi Piaget’nin araştırma yöntemini Türk çocuklar üzerinde deneyerek işlem öncesi dönemde olan çocukların bilişsel becerilerini incelenmiş ve Piaget'in kuramından farklı olarak işlem öncesi dönem çocuklarının üst gelişim evrelerindeki kazanımları edinebildiklerini ortaya koymuştur.
Eğitim fakültelerinde Piaget’nin “Bilişsel Gelişim Teorisi” genellikle mutlak doğru olarak kabul edilmekte ve bu yaklaşım, ders kitaplarında da açıkça görülmektedir. Örneğin bir gelişim psikolojisi kitabında, bazı toplumların soyut düşünceyi geliştiremediği ve bunun medeniyetle bağlantılı olduğu ileri sürülmüştür (Yeşilyaprak vd., 2006, s. 88, Akt. Gündüz, 2013). Ancak tarih boyunca bilim ve teknoloji alanında geri kalmış toplumların soyut düşünme yetisinden yoksun olduğu iddiası doğru değildir (Gündüz, 2013).
Türkiye’de Piaget’nin Hakimiyeti Sorgulanmalı
Avrupa ve Amerika’da yayınlanan bilişsel gelişim araştırmalarına baktığımızda, Piaget’nin uyguladığı yöntemi farklı gruplarla yeniden uygulayarak teorinin doğruluğunu test eden, teoriyi eleştiren ve geliştiren çalışmaların ağırlıklı olduğunu görüyoruz. Türkiye’de ise bu alanda teoriyi sahada test eden, eleştiren ve geliştiren çalışmalar yok denecek
kadar az olmasına rağmen, Piaget’nin eğitim bilimleri alanında “üstat” kabul edildiğini ve yüceltildiğini görüyoruz. Bu noktada; “Bilimde mutlak doğru olur mu? Bilimsel verilerin doğruluğunu sahada test etmeden tasdik etmek ne kadar doğrudur? Piaget’ye “üstat” diyerek methiyeler dizen bakış açısında, bilimde bizim ulaşacağımız sınırlar asla onu geçemez vurgusu da gizli mi? Her aşaması bu kadar eleştirilen ve yanlışlanan bir teoriye “mutlak doğru” gözüyle bakmanın eğitim öğretim sahasına yansımaları ne olmuştur?” soruları da öz değerlendirme sorusu olarak kabul edilip samimiyetle cevaplanmalıdır.
Kaynakça
Babakr ZH, Mohamedamin P, Kakamad K. Piaget’s cognitive developmental theory: Critical review. Education Quarterly Reviews. 2019;2(3): 517-524. doi:10.31014/aior.1993.02.03.84
Baillargeon, R. (1987). Object permanence in 3½- and 4½-month-old infants. Developmental Psychology, 23(5), 655–664.
Eroğlu, M. (2023). Çocukluk Döneminde Bilişsel Gelişim: Piaget ve Vygotsky’nin Bilişsel Gelişim Kuramlarının İncelenmesi ve Karşılaştırılması. Eğitim ve Yeni Yaklaşımlar Dergisi, 6(1), 69-77. https://doi.org/10.52974/jena.1258278
Gündüz, M. (2013). Kültür ve medeniyet bağlamında batı merkezci eğitim ve eleştirisi. İnsan & Toplum, 3(6), 223-243.