Sosyal Medya, Demokrasi ve Toplumsal Barış İçin Bir Tehdit mi?
İletişim araçlarının hızla çoğaldığı ve dönüştüğü bir çağda hükûmetlerin kitlelerin manipüle edilmesini ve radikalleştirilmesini hedefleyen söylemlere karşı mücadele etmek için etkili yöntemler bulması gerekiyor.
Almanya’daki Bertelsmann Vakfının 2023 yılının Ağustos ayında yayınladığı bir araştırmaya göre, Almanların çoğunluğu, internette ve sosyal medyada yayılan dezenformasyonu, toplum ve siyasi sistem için büyük bir tehdit olarak görüyor. Araştırmaya göre, ankete katılanların %81’i yanlış bilgilerin demokrasi ve toplumsal uyum için bir tehdit oluşturduğunu düşünüyor. Özellikle göç, sağlık, savaş ve iklim krizi gibi tartışmalı konular söz konusu olduğunda katılımcılar, sık sık yanıltıcı bilgilerle karşı karşıya kaldıklarını belirtiyor.
İnternet Platformları İçin Daha Sıkı Kurallar
Araştırmanın ortak yazarı ve Bertelsmann Vakfında dijital politika ve sürdürülebilir dijitalleşme uzmanı olan Cathleen Berger, araştırma sonuçlarıyla ilgili olarak şu değerlendirmeyi yapıyor: “Daha iyi yönergeler gerekiyor. Sosyal medya platformları, doğrulama kontrolleri ve güven derecelendirmeleri eklemekle yükümlü olmalı.” Berger, kullanıcıların bilgileri doğrulamalarını ve gerektiğinde bildirimde bulunmalarını kolaylaştırmak gerektiğini belirtiyor. Bunun yanı sıra birkaç bağımsız aktör tarafından dijital içeriklerin izlenmesi ve kamuoyunun dezenformasyona karşı korunması ile ifade özgürlüğü arasındaki dengenin dikkatlice gözetilmesi gerekliliklerini ifade ediyor.
“Öfke Makineleri” Olarak Sosyal Medya
Üç küçük kızın 17 yaşındaki Ruanda kökenli bir genç tarafından öldürülmesinin ardından Birleşik Krallık’ta yaşanan aşırı sağcı ve İslam karşıtı olaylarda dezenformasyonun sosyal medyada büyük rol oynadığı gözlemlendi. Bristol Üniversitesi Psikoloji Profesörü Stephan Lewandowsky, yanlış bilgilerin yayılmasını kolaylaştıran sosyal medya için “dezenformasyon ve öfke makineleri” ifadesini kullanıyor. Lewandosky, “Algoritmaların tek önemsediği, insanların bu içerikleri görmek isteyip istemedikleridir” diyerek sosyal
ağların insanların ilgi duyduğu içeriklerin doğruluğunu sorgulamadan yaymaları için tasarlandığını belirtiyor. Online dünyada olanların, gerçek hayatta da sonuçları olabileceğini vurgulayan uzman, Birleşik Krallık’taki mevcut olaylar ve 2021’de Washington DC’deki Capitol binasının basılmasını örnek olarak gösteriyor.
Almanya ve AB’de Sosyal Medya Ağlarına Karşı Sert Tedbirler
Özellikle İsrail’in Gazze’deki sivil halka karşı yaptığı korkunç katliamlar dikkate alındığında, dezenformasyonun Avrupa’da sosyal medya ağlarında önemli bir rol oynadığı görülüyor. Dijital platformlarda nefret, şiddete çağrı ve ağır hakaretler giderek artıyor. Yalanlar, komplo teorileri, tehditler hatta cinayet çağrıları sosyal medya aracılığıyla kontrolsüz bir şekilde yayılabiliyor. 17 Şubat 2024 tarihinden itibaren yürürlüğe giren Dijital Hizmetler Yasası (DSA) ile internet şirketleri, yasa dışı içerik, nefret söylemi ve dezenformasyonun yayılmasına karşı kararlı adımlar atmakla yükümlü kılındı. AB Komisyonu, eski adıyla Twitter olan X’in sahibi Elon Musk’ı, Donald Trump ile yapılan bir röportajın DSA’yı ihlal eden kısımlarını sansürlememesi durumunda yasal işlem başlatmakla tehdit etmişti.
Almanya’da da sosyal medya ağlarına karşı yıllardır süren bir direniş bulunuyor. Yeşiller Partisi’nin Federal Meclis Grubu Başkan Yardımcısı Konstantin von Notz, sosyal medya platformlarına karşı ciddi suçlamalarda bulundu. Von Notz, bu şirketlerin toplumsal sorumluluklarını hiçbir zaman yerine getirmediklerini belirtti bunun yerine firmaların kendi kullanıcılarından daha çok hisse senedi fiyatlarını önemsediklerini ifade etti. Von Notz, basına yaptığı açıklamada, “Toplumumuz sosyal medya ağlarında kasıtlı olarak istikrarsızlaştırılıyor ve devlet kısmen savunmasız kalıyor.” dedi.
Sosyal Medya Üzerinden Terör Propagandası
Terör örgütleri de sosyal medyayı propaganda amacıyla kullanıyor. Bu bağlamda, Türkiye, Meta’ya ait Instagram platformunu birkaç günlüğüne kapattı. Ulaştırma Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, Meta ile cezai olarak sorumlu içeriklerin kaldırılması konusunda bir anlaşmaya varıldığını açıkladı. Uraloğlu, şirketi Türkiye’de suç teşkil eden içeriklere izin vermekle suçladı; bu içeriklerin cinsel istismar, kumar reklamları ve Mustafa Kemal Atatürk’e hakaret içerdiğini belirtti. Bakan, terör örgütleri tarafından kullanılan tüm
hesapların yasaklanması ve bu tür örgütlerin propagandasını yapan içeriklerin kaldırılması gerektiğini de ekledi. PKK, PYD ve FETÖ’yü vurgulayan Uraloğlu, Meta’ya karşı yürütülen bu sert müdahalenin anında sonuç verdiğini ve Instagram’ın Türkiye Cumhuriyeti’ni işgalcilikle suçlayan ve sistematik PKK propagandası yapan bir terör profilini kısıtladığını belirtti.
Almanya’da İnternette Nefret Suçlarına Karşı Kanun Gecikiyor
Hem polis hem de adalet sistemi, internetteki demokrasi karşıtı eğilimlerle etkili bir şekilde mücadele edebilmek için daha iyi donatılmalıdır. Bu durum, sadece Türkiye için değil, özellikle Almanya ve diğer Avrupa ülkeleri için de geçerlidir. 2023 yılında Federal Adalet Bakanı Marco Buschmann (FDP), “Dijital Şiddetle Mücadele Kanunu” için temel ilkeleri sunmuştur. Kanunda, kullanıcı ve hesap yasakları da öngörülmüştür. Ancak AB ve Almanya’daki yasal engeller nedeniyle kanunun Federal Meclis’ten geçişi hala gecikmektedir. Meclis dönemi sona ermeden kanunu yasalaştırıp uygulamaya koymak isteyen Buschmann, baskı altında kalmaktadır.
Evrensel Bir Sorun
Sosyal medyada ifade özgürlüğünün kötüye kullanılması, tüm ülkelerin önemsemesi gereken küresel bir sorundur. Bu nedenle Türkiye, 2020 yılında çevrim içi platformların daha sıkı bir şekilde yasal olarak denetlenmesini öngören bir yasa çıkarmıştır. Bu yönetmeliğe örnek olarak Almanya’nın Ağ Uygulama Yasası (NetzDG) kullanılmıştır. Ayrıca Rusya, Hindistan ve Avustralya gibi diğer ülkeler de kendi düzenlemeleri için bu Alman yasasını model olarak almıştır.
Sosyal Medyaya Sınırlar Koymak
Twitter ve Facebook gibi sosyal medya platformları, sadece sanal ortamda faaliyet gösterdikleri için özel muamele görmemelidir. Birleşik Krallık’taki mevcut olaylar gibi sanal tehditlerin gerçek şiddete dönüşme tehlikesi, bu duruma karşı harekete geçilmesi gerektiğini göstermektedir. Devlet makamlarının yanı sıra sosyal medya ağlarının yöneticileri de sorumluluk almalı ve net sınırlar koymalıdır. Nefret söylemleri, tehditler ve tacizlerin yazarları hesap vermelidir. Gerekirse, internet platformları da yaptırıma tabi tutulmalıdır.
Demokrasiler ve özgürlükçü sistemler, dezenformasyon kampanyalarına karşı daha hassas ve savunmasızdır. Ayrıca günümüzde gençler, eskiye nazaran daha fazla çevrim içi platformlar aracılığıyla bilgi edinmektedir. Bu sebeple, özellikle Batı’da hükümetler sosyal medyanın düzenlenmesini giderek daha da güçlendirmektedir.
Yasin Baş
Yasin Baş, siyaset bilimci, tarihçi, yazar, serbest gazeteci, çevirmen ve danışmandır. Son olarak, “Almanya’da İslam – Alman İslamı?”, “Haberler: Medyada Müslümanlar” ve “2018’de Medyada Müslümanlar” adlı kitaplarını yayınlamıştır.