Sürdürülebilirlik Eğitimine Yeni Bir Bakış Getirebilir miyiz?
Sürdürülebilirlik, günümüzde sıkça kullanılan ve genellikle kurumların reklam, doküman ve söylemlerinde ön plana çıkartılan ancak uygulamada yetersiz kaldıkları bir kavramdır. Bu değerlendirme keskin gelebilir; ancak sürdürülebilirlik, sunulduğu ve pazarlandığı kadar dar bir mesele değil. Özellikle eğitim bağlamında, sürdürülebilirlik okulların ve öğretmenlerin omuzlarına yüklenen ve yeni nesillere aktarılmaya çalışılan bir değer olmanın çok ötesindedir. Peki, sürdürülebilirlik kavramı tam olarak nedir?
Bu terim, ilk olarak 1987 yılında Birleşmiş Milletlerin (BM) Brundtland Komisyonu tarafından “şu anki ihtiyaçları karşılarken, gelecek nesillerin kendi ihtiyaçlarını karşılayabilme imkânını tehlikeye atmamak” olarak tanımlanmıştır. Bu tanımlama, BM’nin ekolojiyi ekonomiden ayrı düşünmemek gerektiğini vurgulamıştır.1 2015 yılında bir araya gelen dünya liderleri, 2030 Sürdürülebilir Kalkınma Planı’nı ve 17 Sürdürülebilir Kalkınma Hedefi’ni2 (SKH) kabul ederek tarihî bir söz verdiler.3 17 hedeften biri olan “Nitelikli Eğitim” bu hedeflerden yalnızca biri olsa da, eğitimi diğer hedeflerden bağımsız düşünmemiz ve göç, sanayi, şehir planlaması ve sosyal meseleler dâhil olmak üzere 17 kalemden yalıtarak ele almamız mümkün değildir. Ancak, Türkiye’nin de dâhil olduğu Sürdürülebilir Kalkınma Planı kapsamında, eğitim sektörü genellikle geri dönüşüm, yenilenebilir enerji ve yeşil ekonomiye belli belirsiz bir tonda vurgu yapmaktadır. Nitekim 2023 yılında yapılan bir UNICEF-Gallup anketi4, çocukların ve gençlerin çoğunluğunun iklim değişikliği konusunu duyduklarını ancak sadece yarısının ne anlama geldiğini anladığını ortaya koymaktadır. Bu yetersiz yaklaşımı aşmak için, iklim okuryazarlığı konusundaki bilgilerin, içeriğin ve kapsamın yenilenmesi, pratikte küresel vaka analizleri ve yerel uygulamalarla beceri kazandırma ve doğru alışkanlıklar edindirmek yönünde netlik kazanması gerekmektedir.
Grafik: Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları
Kaynak: https://turkiye.un.org/tr/sdgs
İlk hedef: Anlamlı ve önemli kılmak
Sürdürülebilirliği anlamlı kılmak ve pozitif duygular uyandıracak biçimde ele almak, öğrencileri bilgi bombardımanına tutmaktan önce gelmelidir. Sürdürülebilir bir dünyanın ne derece ilginç ve umut aşılayan bir yer olacağı, bunun inşasında kendilerinin hayati rolü, okullarının bir örnek mekân haline getirilebileceğinin altı çizilmelidir. 8 milyar insanla paylaştığımız dünyada sınırlı kaynaklara sahip olduğumuz, tüketim tercihlerinin ve günlük eylemlerin herkesi bir şekilde etkilediği bilinci öne çıkartılmalıdır.
Ardından, düşünme aşaması kritiktir. Her disiplinden çocuklar ve gençler kendi çevreleri, yaşantıları, alışkanlıkları ve bunlarla ilişkilendirdikleri duyguları üzerine düşünmeye ve konuşmaya teşvik edilmelidir. Bu süreçte, öğrencilere kendi alışkanlıklarıyla ilişkilendirebilecekleri çarpıcı rakamlar ve örnekler sunmak etkili olabilir. Örneğin, ülkemizde her yıl 18,1 milyon ton gıdanın (603 bin çöp kamyonunun taşıdığı miktarda) ve her gün 4,9 milyon ekmeğin israf edildiği ve Türkiye’nin dünya genelinde kişi başına en çok gıdanın israf edildiği 3. ülke olduğu paylaşılabilir.5 Bu durumun su tüketimi, enerji harcaması ve CO₂-eş sera gazı salınımını artırdığı vurgulanabilir.6
Kuşe kağıtta, içerik bakımından yeterli olmayan fakat albenili görsellerle donatılmış, ve kalıcı bir bilgi sunmaksızın hızlı tüketime hizmet eden bir gençlik dergisinin üretiminde harcanan 5 kilowatt saat (kWh) enerjinin 250 saat boyunca bir ampulü aydınlatmaya yeteceği ya da elektrikten çekilmeyen bir şarj aletinin 250 bin ton CO₂ ürettiği aktarılabilir. Ortalama ömrü iki yıl olmak üzere dizayn edilmiş bilgisayarların ve Avrupa ortalamasına göre 18 ayda bir değiştirilen telefonların dünyaya maliyeti anlatılabilir.7
Ardından, öğrencilere anlamı bizzat oluşturmaları ve sahiplenmeleri, önemi vicdani ve insani düzeyde tasdik etmeleri için grup ödevleri verilebilir. Bu ödevler, domino etkisi yaratarak öğrencilerin bireysel veya kurumsal tüketim alışkanlıklarının, kendilerinin, ailelerinin, mahallelerinin, şehirlerinin ve ülkelerinin mevcut durumunu ve geleceğini nasıl etkilediğini tartışmalarını sağlamak amacıyla tasarlanabilir. Bu sürecin sonunda, öğrencilerden görüşlerini paylaşmaları ve çözüm önerileri sunmaları talep edilebilir.
İkinci adım: Alanlar, meslekler, kurumların dâhili
Peki, sürdürülebilirlik eğitimi öğretmen, okul ve sınıfla mı sınırlı kalmalı? Sorumluluk yalnızca eğitimcilere mi yüklenmeli? Öğrencilerin zihninde henüz tanım-anlam-önem dahi oturmamışken, hesap onlara mı kesilmeli?
Öğretmenlerin ders planlama, materyal geliştirme, veli ile iletişim, sınıf yönetimi, kurumsal beklentiler, mesleki gelişim gibi birçok sorumlulukla uğraştığı düşünüldüğünde, sürdürülebilirlik eğitimini sadece onların üzerine bırakmak, bir paket program veya materyal sunarak bu karmaşık konuyla yüzleşmelerini beklemek adil bir beklenti olmayacaktır. Bu aynı zamanda, sürdürülemez bir sürdürülebilirlik eğitimine de zemin hazırlama potansiyeline sahiptir.
Bu noktada BM Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri’ne geri dönelim ve bu hedefleri gerçekleştirmede kritik öneme sahip paydaşları düşünelim: Belediyelerden başlayarak yerel yönetimler, bakanlıklar, politika yapıcılar, şehir planlamacılar, sağlık çalışanları, endüstri liderleri, mühendisler, fabrika sahipleri, göç uzmanları, üniversiteler, akademisyenler, bilim adamları, araştırmacılar, tarihçiler, biyologlar, hayvanat bahçeleri, sivil toplum kuruluşları gibi paydaşlar bu sürece önemli katkılar sağlama imkânına sahiptir. Sürdürülebilirlik; kapitalizm, tüketim alışkanlıkları, sömürü tarihi ve yeni sömürü düzenleri/formları, küresel siyaset, ekonomi, biyolojik çeşitlilik gibi birçok konu ile yakından ilişkilidir ve bu sebeple disiplinler arası bir perspektifle detaylı bir şekilde anlaşılması gereken bir konudur. Bu nedenle listeyi uzatmak da, bu zenginlik ve çeşitlilikte bir listeyi eğitime entegre etmek de mümkündür.
Oturumlar, atölyeler, aktiviteler
Bu entegrasyonun nasıl gerçekleştirileceği sorusu önemlidir. Pratikte, bu kadar çok kurumu ve bireyi bu sürece dâhil etmek ne kadar gerçekçi ve mümkün? Öğretmenler bu değişime hazır mı? Eğitim kurumlarının çok yönlü iş birlikleri kurması için uygun bir zemin ve destek bulunuyor mu? Bunlar, paydaşların bir araya gelip birlikte düşünmeleri ve somut bir yol haritasıyla cevap vermeleri gereken meselelerdir. Ancak, bu sürece katkı sağlayabilecek festival oturumları, ürün analizi ve dizayn atölyeleri, gözlem ve katılımlı aktiviteler gibi uygulama örnekleri de mevcut.
Festival oturumlarına örnek olarak, her yıl düzenlenen ve Cambridge Üniversitesinin ev sahipliğinde gerçekleştirilen8 Cambridge Zero9 girişimi verilebilir. Bu etkinliklerde, eğitim ve çevre alanlarında faaliyet gösteren önde gelen kuruluşlar bir araya gelerek ekoloji, iklim ve sürdürülebilirlik konularında öğretmenler ve öğrenciler için fikirler, kaynaklar ve örnek uygulamalar paylaşıyor. Sergi ve stantlarda devam eden bilgi alışverişi, eğitimcilere güvenilir ortaklarla uzun vadeli çalışmanın kapılarını aralarken, sürdürülebilirlik eğitimindeki zorlukları birlikte nasıl aşabileceklerini tartışmalarına olanak sağlıyor.
Bunlara ek olarak Ürün Analizi ve Dizayn Atölyeleri düzenlenebilir. Bu atölyelerde öğrenciler gruplara ayrılıp her gruba bir ürün verilir. Öğrencilere, kritik ve analitik düşünmelerini teşvik edecek bir sorular listesi sunulup, bu ürünleri sürdürülebilirlik çerçevesinde yeniden tasarlamaları istenir. Alternatif olarak, iki farklı ürünü karşılaştırmaları ve hangisinin daha sürdürülebilir olduğunu SKH çerçevesinde açıklamalarını talep edilebilir.
Gözlem ve uygulama aktiviteleriyle öğrencilere bir tekstil ürününün tarladan mağazaya yolculuğu ve maliyeti bir mühendis ya da üreticiden dinletilebilir. Ayrıca küresel ticaret mekanizması, adaletsizlikler, çocuk işçiliği, kötü çalışma koşulları gibi konularda belgesel ve okumalar sunulabilir. Öğrencilere, evlerinden getirdikleri eski veya hasarlı bir giysinin ömrünün nasıl uzatılacağını ya da farklı bir ürüne nasıl dönüştürülebileceğini uygulamalı olarak öğreten gönüllülerle birlikte etkinlikler düzenlenebilir.10 Bu örnekler çoğaltılabilir; beraberinde, akademisyenler ile eğitimde mevcut uygulamaların etki analizi ve değerlendirmesi yapılabilir.
Sonuç olarak yeniden altını çizmek gerekir ki, sürdürülebilirlik eğitimi çok yönlü ve paydaşlı ele alınmadığı, tüm derslere entegre edilmediği ve ölçme-değerlendirmeye dâhil edilmediği müddetçe, dibi delik kovaya su doldurmaktan farksız olacaktır.
1 https://l24.im/nC0VHO
2 Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri’nin detayları için bakınız: http://www.surdurulebilirkalkinma.gov.tr/wp-content/uploads/2021/02/SKA-ve-Gostergeleri-Kapak-Birlestirilmis.pdf
3 https://www.un.org/sustainabledevelopment/development-agenda/
4 https://www.unicef.org/press-releases/only-half-young-people-able-identify-correct-definition-climate-change-unicef-gallup
5 https://www.dunya.com/sirketler/turkiyede-gida-israfi-buyuyor-kisi-basi-93-kg-gida-cope-atiliyor-haberi-692368
6 https://www.tarimorman.gov.tr/Sayfalar/Detay.aspx?SayfaId=77
7 https://www.unep.org/
8 https://www.cambridge.org/news-and-insights/putting-sustainability-centre-stage
9 https://www.zero.cam.ac.uk/
10 Örnekler için bakınız: http://www.recycle2shop.com/; https://practicalaction.org/schools/waste-to-wear/
-------------------------------
Ayşe Gür Geden, University College London Eğitim Bilimleri Enstitüsünden doktora derecesini almıştır. Aynı enstitüde hâlihazırda kıdemli araştırmacı pozisyonunda bulunmaktadır. Çalışma alanları sosyal dil bilim, yükseköğretimde uluslararasılaşma, sürdürülebilirlik ve kapsayıcılığın eğitim süreçlerine entegrasyonudur. Cambridge University Press&Assessment’de Ölçme-Değerlendirme Müdürü olarak görev yapmaktadır.
LinkedIn: @ayse-gur-geden