MURAT YAŞ

Ekonomik ve Finansal Bağlamdan Türkiye'nin BRICS Başvurusu

Türkiye'nin BRICS ile olan ilişkisi, bir jeopolitik değişimden ziyade, Batı ile geleneksel bağlarını sürdürürken büyüme ve iş birliği için yeni fırsatları kucaklamaya çalışan küresel ekonomideki değişen dinamikleri yansıtan bir dengeleme hareketidir.

Türkiye, BRICS'e katılmak için başvurusunu, 2024'teki Rusya BRICS Başkanlığından birkaç ay önce yaptı ve bu hamlenin Batı'dan memnuniyetsizlikten mi kaynaklandığı tartışmalarını ateşledi. Bazı gözlemciler bu durumu, ABD tarafından desteklenen İsrail-Gazze çatışması ve Türkiye'nin bölgesel çatışmalardaki ABD, Avrupa ve NATO ile olan gerginlikleri gibi diğer jeopolitik faktörlere bağlıyor. Ancak bu analiz, siyasi ve jeopolitik boyutların ötesinde, dünya ekonomisinin Asya'ya doğru kaymasıyla Türkiye'nin BRICS üyeliğini arzulamasındaki ekonomik ve finansal faktörlere odaklanmaktadır. 22-24 Ekim 2024 tarihleri arasında Rusya'nın Tataristan Cumhuriyeti başkenti Kazan'da düzenlenecek olan BRICS Zirvesi, BRICS'i yeniden gündeme getiriyor.

Çok Kutuplu Dünya Düzenine Doğru

BRICS, başlangıçta 2009 yılında Brezilya, Rusya, Hindistan ve Çin tarafından ABD ve Batı müttefiklerinin egemen olduğu küresel düzeni zorlamak amacıyla kurulan gayriresmi bir platform olarak doğdu. 2010 yılında Güney Afrika'nın katılımıyla grup BRICS adını aldı. Son dönemde İran, Mısır, Etiyopya ve Birleşik Arap Emirlikleri gibi ülkelerin de katılımıyla BRICS'in jeopolitik etkisi önemli ölçüde arttı. Bu genişleme, çok kutuplu bir dünya düzeninin ortaya çıkmasına katkıda bulunarak BRICS'in küresel erişimini genişletti ve geleneksel Batı güçlerinin hâkimiyetini zorladı.

Ekonomik ve finansal açıdan BRICS, Dünya Bankası ve Uluslararası Para Fonu (IMF) gibi Batı liderliğindeki kurumlara bir alternatif olarak kendini konumlandırıyor. BRICS Kalkınma Bankası aracılığıyla yeni ve mevcut üyeler, siyasi ve ticari ilişkileri güçlendiren finansman fırsatlarına erişim sağlıyor. BRICS Kıtalararası Rezerv Düzenlemesi (CRA), üyelerine ödemeler dengesi krizleri sırasında likidite desteği sağlayarak finansal istikrarı artırmak ve IMF gibi Batı liderliğindeki kurumlara bağımlılığı azaltmak için önemli bir mekanizma olarak işlev görüyor. BRICS PAY, bloğun ödeme sistemi olarak, yerel para birimleriyle ticareti teşvik ederek doların hâkimiyetini azaltma yönünde önemli bir rol oynuyor. Ayrıca, BRICS ülkeleri için Batı bloğu tarafından uygulanan yaptırımlar ve varlık dondurma gibi önlemlerden kaçınmak için bir mekanizma sağlayarak BRICS'in küresel ekonomik işlerdeki stratejik önemini pekiştiriyor.

BRICS Ülkeleri ile Ticaret ve Stratejik Sektörlerde İşbirliği

Küresel ticaretin merkezi Asya'ya kayıyor ve Batı finansal kurumlarının hâkimiyeti, BRICS bloğundaki yükselen finansal kurumların etkisiyle giderek azalıyor. Bu nedenle, Türkiye gibi ülkeler için BRICS ile uyum sağlamak, ekonomik ortaklıklarını çeşitlendirmek ve çok kutuplu dünya düzeninde geleneksel Batı finansal sistemlerine olan bağımlılıklarını azaltmak her zamankinden daha stratejik hale geldi.

Türkiye'nin BRICS'e katılmak istemesinin temel motivasyonu aslında çok açık: ekonomi. Küresel ekonominin merkezi Batı dışı dünyaya kaymaya devam ettikçe, Türkiye'nin ticari ilişkileri de benzer bir rota izliyor. 2023 yılında, Türkiye'nin toplam ticaretinin yaklaşık %60'ı BRICS ülkeleriyle gerçekleşti ve bu oran, ana ticaret ortağı olan AB ile yapılan ticareti aştı. Ekonomik açıdan BRICS, büyük ölçüde Türkiye'nin Rusya ve Çin ile olan ilişkilerini temsil ediyor; bu iki ülke, Türkiye'nin BRICS bloğuyla olan ticaretinin %87'sini oluşturuyor. Ancak bu ekonomik ilişkiler oldukça asimetrik; Türkiye'nin bu ülkelere ihracatı, ithalatının yalnızca %15,7'sini oluşturuyor.

Türkiye, BRICS'e katılmayı, Rusya ve Çin ile ekonomik işbirliğini artırmanın bir yolu olarak görürken, kendini AB ve Asya arasında bir ticaret köprüsü olarak konumlandırıyor.

Son on yılda, BRICS üyeleri, özellikle Rusya ve Çin, nükleer enerji, telekomünikasyon, teknoloji, savunma ve altyapı yatırımları gibi stratejik sektörlerde Türkiye için hayati ortaklar haline geldi. Türkiye, Rusya ve Çin ile nükleer enerji projelerinde stratejik ortaklıklar kurdu. Moskova ile iş birliği içinde Türkiye, şu anda ilk nükleer reaktörünü, Akkuyu Nükleer Projesi'ni inşa ediyor. Ayrıca, Karadeniz kıyısındaki Sinop Nükleer Santrali'nin inşası Çin, Rusya ve Güney Kore ile 2023 yılında tartışıldı. Eğer gerçekleştirilirse, bu proje Akkuyu'nun ardından Türkiye'nin ikinci nükleer santrali olacak. Çin ile işbirliği içinde Türkiye'nin üçüncü nükleer santrali konusunda geçtiğimiz yıl önemli ilerlemeler kaydedildi ve Çin Devlet Başkanı Xi Jinping'in Türkiye'yi olası ziyareti sırasında daha fazla gelişme bekleniyor.

Türkiye'nin savunma sanayi stratejisi zamanla değiştikçe, bu sektörde Batılı ülkelerle olan etkileşimleri de değişti. Türkiye, bir NATO üyesi olarak ABD'nin en son nesil gizli jet avcı uçakları olan F-35'leri satın almaya çalıştı. Ancak Türkiye'nin Rusya'nın gelişmiş S-400 hava savunma füze sistemini kurmaya başlamasıyla bu anlaşma bozuldu. Benzer şekilde, Türkiye'nin Eurofighter jetlerini satın alma ilgisine rağmen Almanya bu satışı engelledi. Sonuç olarak, Türkiye'nin askeri ve savunma işbirliği giderek BRICS üyelerine kaymaktadır. Ayrıca,

savunma sanayi, Akdeniz'deki enerji kaynaklarını araştırmada ve bölgesel istikrarı sağlamada önemli bir rol oynadı ve bu durum, komşu ülkelerle çatışmalara yol açma potansiyeline sahip.

Enerji, Ticaret ve Yatırımda Yeni Ufuklar

Türkiye, Çin ile yakın bir ilişki geliştirdi ve bu ilişki, Çinli e-ticaret, bankacılık ve telekomünikasyon şirketlerinden gelen önemli yatırımlarla dikkat çekiyor. Son dönemde, Çin'in devlete ait Lingang Shanghai Veri Limanı şirketi ile Türkiye merkezli Çin Ticaret Derneği arasında Şanghay'da stratejik bir işbirliği anlaşması imzalandı. Bu anlaşma, Türkiye'de bir ticaret ve teknoloji merkezi kurmayı, Çinli şirketlerden önemli yatırımları sağlamayı, Türk işletmeleriyle iş birliğini teşvik etmeyi ve yerel teknoloji firmalarını, girişimleri ve kalkınma bölgelerini Çin teknolojileri aracılığıyla desteklemeyi amaçlıyor. Ayrıca, Türkiye, Çinli elektrikli otomobil üreticilerinden yatırımlar arayışında olup, bu şirketlerin Türkiye'nin AB ile olan gümrük birliğinden faydalanarak pazar erişimlerini artırmalarını sağlayabilir.

Türkiye'nin Rusya ve Çin ile olan ortaklıkları, stratejik enerji ve ticaret yollarının güçlendirilmesi açısından kritik öneme sahiptir. Orta Koridor Girişimi, Çin’in Kuşak ve Yol Girişimi ile uyumlu olup, çeşitli sektörlerde iş birliği için sağlam bir çerçeve sunuyor. Türkiye, ticaret, yatırım, finans, tarım, turizm, eğitim ve daha birçok alanda somut sonuçlar elde etmek için Çin ile yakın iş birliği yapmayı arzuluyor; bu iş birliği, Çin-Türkiye Hükümetlerarası İşbirliği Komitesi gibi mekanizmalar aracılığıyla yürütülmektedir. Benzer şekilde, Rusya’nın Güney Akım projesinden TürkAkım projesine stratejik geçişi, Türkiye ile enerji bağlarını güçlendirme taahhüdünü gösteriyor. Rota ve ismin değiştirilmesiyle Rusya, bu ortaklığın enerji güvenliğini artırmadaki ve her iki ülke için de tedarik yollarını çeşitlendirmedeki önemini vurguluyor. Bu işbirlikleri, Türkiye'nin önemli bir transit merkezi olarak konumunu güçlendirmekle kalmayıp, bölgesel istikrar ve ekonomik büyümeye de katkıda bulunuyor.

Rusya, Türkiye’nin gayrimenkul piyasasında da önemli bir rol oynuyor, özellikle BRICS'teki katılımı aracılığıyla. 1987'den bu yana Türk inşaat şirketleri Rusya'da birçok projeyi tamamlayarak yaklaşık 102 milyar dolar değerinde iş yaptı. Bu uzun süreli iş birliği, iki ülke arasındaki bağları güçlendirmiş ve karşılıklı yatırım fırsatlarını kolaylaştırmıştır. Ayrıca, Rusya-Ukrayna savaşının ardından Rus vatandaşları Türkiye'de en büyük yabancı konut alıcı grubu haline geldi. 2022 yılında 16.312 konut satın aldılar ve bu eğilim 2023 yılında da 10.560V alımla devam etti. Rusya'nın Türk gayrimenkulüne yaptığı bu yatırım artışı, yalnızca sektörü desteklemekle kalmayıp, Rusya'nın Türkiye'nin ekonomik manzarasındaki kilit bir ortak olarak önemini de vurgulamaktadır.

Türkiye'nin BRICS'e katılma girişimi, yalnızca jeopolitik bir tercih değil, aynı zamanda ülkenin ekonomik büyüme ve stratejik işbirliklerini çeşitlendirme arayışının bir yansımasıdır. Batı ile ilişkilerini sürdürürken, Asya'nın yükselen güçleriyle iş birliği yaparak küresel arenada daha güçlü bir konum elde etmeyi hedeflemektedir. BRICS ülkeleri ile enerji, ticaret ve savunma gibi kritik sektörlerde artan ortaklıklar, Türkiye'nin hem bölgesel bir merkez olma vizyonunu desteklemekte hem de çok kutuplu dünya düzeninde yerini sağlamlaştırmaktadır. Bu çabalar, Türkiye'nin ekonomik bağımsızlığını güçlendirme ve yeni fırsatlar yaratma hedefinin bir parçasıdır.

İki Nokta

Kitap tanıtımı, biyografi, araştırma raporu, değerlendirme ve inceleme yayınları ile bölgesel veya küresel ölçeklerde güncel ya da yapısal sorunlar.