Fatma Betül Ercan

Yaşayan Beynin Öğrenmedeki Rolü: Nöroplastisite

Beyin nasıl öğrenir? Cevap, nöroplastisite kavramında gizli. Öğrenmek, unutmak ve uyum sağlamak, beynimizin değişim yeteneğiyle mümkün. Peki, bu süreç nasıl işliyor? Yaygın hızlı öğrenme stratejileri gerçekten kalıcı öğrenme sağlıyor mu?

Beynimizin nasıl çalıştığı bilgisinden yola çıkarak geliştirilen stratejiler eğitimden reklamcılığa birçok alanda kullanılıyor. Özellikle eğitimde verimliliği artırmak için mitlerden arındırılmış doğru stratejiler geliştirebilmek çok önemli. Beynimizin nöroplastik yapısı eğitimcilerin bilmesi gereken önemli fonksiyonlardan birisi. Nöroplastisite beynimizin çevresel uyaranlara ve deneyimlere verdiği yanıt olarak yapısal ve işlevsel değişiklikler yapabilme yetisidir. Kısaca, beyin hücrelerinin (nöronların) yeni bağlantılar oluşturma, mevcut bağlantıları güçlendirme ya da zayıflatma kapasitesi olarak tanımlanabilir. Bu süreç, beynimizin öğrenmeye ve deneyimlere verdiği yanıtın bir yansımasıdır.

Nöronlar Arası Bağlantıların Değişim Potansiyeli

Beynimizi, sürekli değişen ve gelişen bir orman gibi hayal edin. Nasıl ki ormandaki patikalar, üzerinden geçildikçe daha belirgin hale gelirse, beynimizdeki bağlantılar da tekrarlandıkça güçlenir. Ancak ormanda olduğu gibi, bazı yollar zamanla kullanılmaz hale geldiğinde otlar ve bitkilerle kapanır, tıpkı beynimizde kullanılmayan bağlantıların zayıflayıp yok olması gibi.

Süregelen bu değişim, nöroplastisite dediğimiz sürecin ta kendisidir. Öğrenme dediğimiz sürecin temelinde de bu yatar. Bilgiye ilk maruz kaldığımız andan itibaren ne kadar sık kullandığımız, öğrenmenin ne kadar kalıcı olacağını etkileyen faktörlerden birisidir. Hafızamızda tamamen kalıcı hale gelmiş olan bilgiler (semantik hafıza) başlangıçta bir olay örgüsü içerisinde edindiğimiz (epizodik hafıza) ve farklı zamanlarda farklı yerlerde tekrar tekrar maruz kalarak semantik bilgiye dönüştürdüğümüz bilgilerdir. Dolayısıyla öğrenmenin en önemli adımlarından birisi tekrarlayarak nöronlar arası bağlantının güçlendirilmesidir. Hal böyleyken günümüzde hızlı ezberlemek, çabuk öğrenmek gibi sonuçlar için kullanılan bazı popüler yöntemler kısa süreli olarak işe yarıyor gibi gözükse de uzun vadede nöronlar arası bağlantının güçlenmesi için gerekli koşullar sağlanmadığı için beklenen etkiyi göstermiyor. Bu koşulları sağlayan geleneksel yöntemlerin güncel eğitim metotlarıyla birleştirildiği bir formül öğrenmede verimi artırabilir.

Tekrarlı Girdi, Daha Güçlü Bağlantılar, Kalıcı Öğrenme

Biliyoruz ki aynı bilginin farklı yollardan tekrar edinilmesi ve kullanılması (örneğin derste çarpım tablosunu öğrenen çocuğun bu bilgiyi kardeşinden tekrar duyması veya gün içerisinde bir hesaplama yapmak için kullanması) bilginin kalıcılığını artırıyor. Bunun sebebi o bilginin beyinde iletilmesi görevini gören nöron topluluğunun farklı girdilerle tekrar tekrar ateşlenerek birbirleriyle daha güçlü bağlar kurmasıdır. Tekrarlar sonucu oluşan bu güçlü bağ hatırlamayı da çok kolay hale getirir. Bazı bilgiler artık o kadar sağlamlaşmıştır ki onu hatırlamak için ipucu olarak kullandığımız yardımcılardan arındırılır ve salt bir bilgi olarak depolanır: Örneğin Türkiye’nin başkentinin Ankara olduğu bilgisi. Bunu duyduğumuz ilk gün, yani bu bilgiyi ileten nöron topluluğunun birlikte ateşlendiği ilk gün, muhtemelen bu bilgiyi unuttuk. Sonrasında belki ders çalışırken, belki ebeveynlerimiz konuşurken, belki okulda, bu bilgiye defalarca maruz kaldık ve artık bu bilgi bizim için başlangıcını hatırlamadığımız ama bir beyin hasarı olmadığı sürece de unutmayacağımız semantik bir bilgi haline geldi.

Öğrenmenin ve Unutmanın İşlevsel Dengesi

Öğrenmede nihai amaç her şeyi semantik hafızaya atmak olmasa da, epizodik hafızadan semantik hafızaya geçiş öğrenmenin sürecini anlamak için önemlidir. Öğrenme normal şartlar altında çoğunlukla ne kadar mesai harcarsak o kadar kalıcı gerçekleşir. Bazen sınavda kopya olarak kullanmak için tüm konuların özetini çıkaran çocuğun vaktini ders notlarını okuyup, anlayıp, kullanacağı formata çevirmeye harcaması, sınav sırasında artık kopyaya ihtiyacı olmadığını fark etmesine sebep olur. O süreçteki motivasyonu ve adanmışlığı çaba göstermesine, bu çabası da konuları tekrar ederek öğrenmesine yol açmıştır. Bilginin işlenmesindeki bu çabaya bağlı durumun bir avantajı da hafızamızda yer kaplamasına gerek olmayan bilgilerin tekrarlanmadığında unutulmasıdır; yani beynimizin nöroplastisite becerisiyle ihtiyacımız olmayan bu patikayı saf dışı bırakarak kaynaklarını gerekli durumlara aktarmasıdır. Bir gün boyunca duyduğumuz, okuduğumuz, dokunduğumuz, kokladığımız, yediğimiz ve hissettiğimiz her şeyi istisnasız hatırlayacak olsaydık bu nöronlarımızın çoğunlukla işimize yaramayacak bilgileri işlemlemek için boşa faaliyet göstereceği anlamına gelirdi. Beynimizin çoğunlukla öğrenmek istediğimiz bilgileri öğrenmemize, ihtiyacımız olmayan bilgileri de unutmamıza olanak sağlayan nöroplastik yapısı, yeni oluşan ihtiyaçlara göre değişimi mümkün kılarak adaptasyon becerilerimizi her daim aktif tutar.

Çevresel Faktörlerle Öğrenmeyi Kalıcılaştırma için Yapılabilecekler

Beynin nöroplastisite becerisi, yalnızca genetik faktörlere değil, aynı zamanda uyku alışkanlıklarımız ve beslenme şeklimiz gibi çevresel etkenlere de bağlıdır. Yapılan araştırmalar, yağlı ve şekerli yiyeceklerin, nöroplastik değişimlerin temelini oluşturan sinaps oluşumunu olumsuz yönde etkilediğini göstermektedir (Fadó vd., 2022). Bu durum, beynimizin potansiyel kapasitesinin altında çalışmasına neden olabilir.

Öğrenme ve uyku ilişkisine baktığımızda, çalışmalar uyku düzeninin öğrenme üzerinde önemli bir rol oynadığını ortaya koymaktadır. Hafıza için kritik öneme sahip olan hipokampus, gün boyunca öğrendiğimiz bilgileri işleme sürecinde aktif rol oynar ve bu bilgileri uyku sırasında nöroplastisite becerilerimiz sayesinde bilişsel öğrenmeye dönüştürerek daha kalıcı hale getirir. Payne (2012) tarafından düzenli uyku rutini olan 207 öğrenci ile yapılan bir çalışmada, öğrencilerin ders çalıştıktan hemen sonra uyumalarının hatırlama performansını anlamlı ölçüde artırdığı gözlemlenmiştir. Yani, öğrenme sürecinin hemen ardından beynin yeni sinapsları kalıcı hale getirmesi için uyaranlardan arındırılmış bir dinlenme süresi sağlanırsa, öğrenme çok daha verimli gerçekleşebilir. Uyku, beyinde sinaps oluşumunu ve nöron büyümesini destekleyen faktörlerin salınımında kritik bir rol oynar. Bu nedenle, hem düzenli ve yeterli uyku hem de öğrenmenin ardından kısa süreli bir uyku imkânı, öğrenmeyi destekleyen unsurlar arasında yer alır. Bu bilgiler ışığında, özellikle gelişim çağındaki çocukların sağlıklı beslenme ile birlikte düzenli ve yeterli uyku alışkanlıkları kazanmaları, öğrenme süreçlerini olumlu yönde etkileyecek ve mevcut becerilerini daha işlevsel hale getirecektir.

Bu bağlamda, okullarda ders başlangıç saatlerinin öğrencilerin uyku ihtiyacına uygun şekilde düzenlenmesi ve gün içinde kısa süreli uyuma imkânlarının sağlanması, öğrenme odaklı bir eğitim yaklaşımını destekleyici nitelikte olacaktır.

 

 

 

Fatma Betül Ercan: Enstitü Sosyal'de Eğitim Araştırmaları biriminde araştırmacıdır.

Kaynakça

Fadó, R., Molins, A., Rojas, R., & Casals, N. (2022). Feeding the brain: effect of nutrients on cognition, synaptic function, and AMPA receptors. Nutrients, 14(19), 4137.

Payne, J. D., Tucker, M. A., Ellenbogen, J. M., Wamsley, E. J., Walker, M. P., Schacter, D. L., & Stickgold, R. (2012). Memory for semantically related and unrelated declarative information: the benefit of sleep, the cost of wake. PloS one, 7(3), e33079.

 

İki Nokta

Kitap tanıtımı, biyografi, araştırma raporu, değerlendirme ve inceleme yayınları ile bölgesel veya küresel ölçeklerde güncel ya da yapısal sorunlar.