Ebeveynlerin Dijital Çağda Sorumlulukları
Dijitalleşme, çocukların eğitimine katkı sağlarken sosyalleşmelerini nasıl etkiliyor? Aileler bu dengeyi kurmak için neler yapabilir?
Her geçen gün çocukların ve gençlerin daha çok dijitalleşme bağımlısı olduğunu gözlemliyoruz. Her çocuğun elinde telefon, her canı sıkılan gencin elinde tablet ve bilgisayar var; otobüste, evde, uçakta, aileyle birlikteyken ve hatta bayram buluşmalarında. Çocuklar bir araya geldiklerinde aynı odada oyun oynamaktan ziyade ellerinde telefonla ayrı ayrı vakit geçiriyor. Henüz konuşmayı bilmeyen çocuklar saatlerce ekrana bakıyor. Ailesiyle iletişim kurmayan gençler saatlerce arkadaşlarıyla online uygulamalar üzerinden yazışıyor. Her ne kadar aileler dijital kullanımının çocukları olumsuz etkilediğini bilse de uslu durmayan, hareketli çocuklara karşı en güçlü alternatif, ekrana maruz bırakmak oluyor. Ancak ekrana maruz kalanlar sadece çocuklar ve gençler değil.
2024 TÜİK verilerine baktığımızda, çocukların internet kullanımının her geçen gün arttığını görüyoruz. 2021 yılında %82,7 olan oran, 2024 yılında %91,3’e yükseliyor. Cinsiyete göre internet kullanımı incelendiğinde ise 2021-2024 yılları arasında erkek çocukların internet kullanım oranının %83,9'dan %92,2'ye, kız çocukların internet kullanım oranının %81,5’ten %90,3'e çıktığı görülüyor. Yetişkinlerle beraber internet kullanan bireylerin oranı ise %87,1’e yükseliyor. Dolayısıyla, dijital dünyanın hayatımızın her alanında bu kadar yaygın hale gelmesini kabul etsek dahi, özellikle çocuklar ve gençler üzerindeki etkilerini fark edip yeniden değerlendirmemiz gerekiyor.
Dijitalleşmenin artan etkisi, özellikle çocuklar ve gençler üzerinde pek çok farklı sonuç doğuruyor. Teknolojik gelişmeler, onların eğitim, sosyal hayat ve psikolojik durumlarını derinden etkileyebiliyor. Dijital dünyanın sunduğu fırsatlar ve zorluklar arasında denge kurmak, toplum olarak büyük bir sorumluluk taşıyor.
Yetişkinler Daha Fazla İnternet Kullanıyor
Enstitü Sosyal bünyesinde gerçekleşen Dijital Çağda Ailenin Dönüşümü: Yeni Nesil Bağlar ve Dinamikler isimli saha çalışmasının raporu ebeveynlerin dijital kullanımının çocuklardan ve gençlerden daha fazla olduğunu ortaya koyuyor. Raporun sonucu ebeveynlerin akşamları yaptığı neredeyse tek aktivitenin uyuyana kadar televizyon izlemek ve uyumadan önce dakikalarca telefona bakmak oldugunu gösteriyor. Bu nedenle çocukların ve gençlerin dijital kullanımına bağlı gerçekleşen siber zorbalık ve dijital bağımlık gibi sorunların önüne geçmek için ebeveynlerin kendi ekran süreleri ve bu konudaki tutumları her geçen gün önemli daha önemli bir hale geliyor.
Eğitim Düzeyleri Düşüyor, Odaklanma Kabiliyetleri Azalıyor
UNICEF 2024 Dijital Dönüşüm Durumu Raporu’na göre öğrenciler internetin sunduğu kolay erişim sayesinde bilgiye ulaşabilirken aynı zamanda odaklanma ve derinlemesine öğrenme problemi yaşıyor. Ayrıca dijital araçların fazla kullanımının dikkat dağılmasına neden olduğu da gözlemleniyor. Olabildiğince ilk çocukluk döneminden (0-3 yaş) başlayarak ekrana hiç alan açmamak gerekiyor. Sonraki yaşlarda ise mutlaka ebeveyn kontrolünde devam etmesi gerekiyor.
Çocuklarda ve Gençlerde Asosyalleşme Artıyor
Yeşilay’ın raporuna göre dijital platformlar, çocuklar ve gençler için yeni bir sosyalleşme alanı yaratıyor. Ancak bu yüz yüze sosyal etkileşimlerin yerini tam anlamıyla almış değil. Sosyal medya, sanal arkadaşlıklar ve etkileşimler, gerçek dünyadaki ilişkilerin yerini alamıyor. Yüz yüze iletişim bireylerin psikolojik ve sosyal yönlerini geliştirirken sanal dünya bu gelişimden mahrum bırakıyor. Çocuklar ve gençler, sanal ortamda birbirleriyle daha fazla iletişim kurarken, yüz yüze iletişimde zorluklar yaşayabiliyorlar. Kendilerini tanıtmaktan çekinen, tanıştığında göz teması kuramayan, sosyallik becerileri olamayan gençlerin sayıları artıyor. Ayrıca, dijital ortamda geçirilen süre arttıkça, fiziksel aktivite azalıyor, bu da sosyal, psikolojik ve fizyolojik gelişimi olumsuz etkiliyor.
Dijitalleşme Mutsuzlaştırıyor
Aşırı dijital ekran kullanımını, çocuklar ve gençler üzerinde ruh sağlığı açısından olumsuz etkiler yaratıyor. Özellikle sosyal medyada geçirilen uzun süreler, öz benlik saygısının düşmesine, yalnızlık ve depresyon gibi sorunların artmasına yol açabiliyor. Siber zorbalık, gerçek dünyada yaşanmasa da, dijital ortamda yayılarak gençlerin psikolojisini olumsuz etkileyebiliyor ve sosyal izolasyona maruz kalmalarına sebep olabiliyor.
Siber zorbalığın son yıllarda çocuklar ve gençler arasında önemli bir sorun haline geldiği görülüyor. Sosyal medyada anonimlik, zorbalık yapan kişilere kolaylık sağlıyor ve bu tür kötü davranışları daha yaygın hale getiriyor. Dijital platformlar, kişisel bilgilerin hızla yayılmasına neden olabiliyor ve bireyler kimliklerinin gizli olduğunu sanarak daha cesur hale gelip başkalarına zarar verebiliyor. Bu tür zorbalık, mağdurları daha da yalnızlaştırarak, duygusal travmalara yol açabiliyor.
Denge Kurmak İçin Ne Yapılabilir?
Bugün karşılaştığımız dijitalleşme sonuçlarına bakarak, alınması gereken önlemleri daha net bir şekilde belirleyebiliriz. Bu süreçte ebeveynlerin dijital platformlarda geçirdikleri süreyi azaltmaları, çocuklar için sağlıklı dijital alışkanlıklar geliştirilmesinde kritik bir başlangıç noktasıdır. Dijitalleşme hayatımıza birçok olumlu katkı sunarken, çocuklar ve gençler üzerindeki olumsuz etkileri en aza indirmek için ailelerin aktif bir rol üstlenmesi gerekmektedir. Dijital dünyanın sunduğu imkanlardan bilinçli bir şekilde yararlanırken, sağlıklı sınırlar koyarak çocukların güvenliğini ve mutluluğunu öncelikli hale getirmek önemlidir.
Çocukları ve gençleri dijital dünyadan tamamen uzaklaştırmak mümkün olmasa da, dijital kullanım sürelerini sınırlandırmak etkili bir çözümdür. Aileler, çocukların toplumsal normları öğrendiği ve davranışlarını şekillendirdiği en temel toplumsal kurumdur. Bu nedenle, ebeveynler yalnızca sözlü uyarılarla yetinmek yerine, kendi davranışlarıyla çocuklarına örnek olmalıdır. Eğer ebeveynler akıllı telefonlarını sürekli ellerinde tutuyor veya sosyal medyada uzun süre vakit geçiriyorsa, çocuklar bu davranışları model alacaktır. Dijital kullanım sürelerini sınırlandıran ebeveynler, çocuklarının daha sağlıklı ve dengeli bir dijital alışkanlık geliştirmelerine katkı sağlayabilir.
Ailelerin her gün çocuklarıyla zaman geçirmek için ortak rutinler oluşturması da bu süreçte önemli bir rol oynar. Sohbet etmeye ve oyun oynamaya öncelik verilerek, televizyon veya diğer ekranlardan uzak, anlamlı anılar biriktirilecek etkinliklere yönelinmelidir. Aile içindeki bu tür iletişim, dijitalleşmenin olumsuz etkilerini azaltmada kritik bir faktördür. Ayrıca, çocuklarla dijital dünya hakkında açık ve şeffaf bir iletişim kurmak, onların çevrimiçi ortamda karşılaşabilecekleri sorunlarla başa çıkmalarını kolaylaştırabilir. Ebeveynler, güvenli internet kullanımı, mahremiyet ve dijital zorbalık gibi konularda rehberlik ederek çocuklarına doğru bir dijital okuryazarlık kazandırabilir.
Dijital dünyadan uzaklaşmak için fiziksel ve sosyal etkinlikler planlamak da etkili bir yöntemdir. Spor, sanat, doğa yürüyüşleri gibi aktiviteler, çocukların enerjilerini sağlıklı bir şekilde yönlendirmelerine yardımcı olurken, sanatsal, entelektüel ve sosyal zekalarını geliştiren etkinliklere vakit ayrılması, çocukların genel gelişimlerine katkı sağlayacaktır. Ayrıca, ebeveynler çocuklarını kendi arkadaşlarının çocuklarıyla bir araya getirecek sosyal rutinler oluşturarak, onların sosyalleşme becerilerini geliştirmelerine destek olabilir. Dijital dünyanın dışındaki bu sosyal beceriler, çocukların ruhsal, zihinsel ve sosyal sağlıkları için son derece faydalıdır. Bu tür etkinlikler, çocukların bireysel ve toplumsal gelişimini desteklerken, daha dengeli bir yaşam sürmelerine olanak tanır.