Dijital Cihazlar Eğitimde Fırsat mı, Engel mi?
Eğitimde dijital cihazların artan kullanımı, öğrencilere geniş kaynaklar sunarak öğrenmeyi kişiselleştirme imkanı sağlıyor. Ancak, bu teknolojiler dikkat dağınıklığı ve bağımlılık gibi yeni zorlukları da getiriyor. Bu fırsatlar ve zorluklara karşı nasıl bir denge kurulabilir?
Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) tarafından eğitim üzerine yayınlanan raporlar, küresel eğitim politikalarını ve uygulamalarını etkileyen değerli veriler sağlaması açısından büyük önem taşıyor. OECD tarafından yayınlanan raporlar genellikle eğitim sistemlerinin değerlendirilmesini, uluslararası eğitim anketi olan Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı (PISA) gibi verilerin analizlerini ve eğitim çıktılarını iyileştirmek için öneriler içermesi açısından oldukça önemli.
OECD eğitim raporları ayrıca ülkelere eğitim sistemlerini küresel bağlamda anlayıp, karşılaştırıp, değerlendirme fırsatı vererek, güçlü yönleri ile yapılacak reformlar için yol haritası sunuyor. Bu bağlamda, OECD raporları küresel ölçekte eğitimsel gelişmeyi teşvik eden ve öğrenme sonuçlarını iyileştirmeyi amaçlayan politika yapıcılar, uygulayıcılar ve araştırmacılar için büyük önem taşıyor.
Bu kapsamda, OECD’nin son raporu “Öğrenciler, Dijital Cihazlar ve Başarı”, dijital cihazların sınıflara entegrasyonunu ve bu teknolojilerin eğitimde sağladığı faydalar ile karşılaşılan zorlukları detaylı bir şekilde incelemesi nedeniyle önemli. Zira raporda elde edilen bulgular, dijital cihazların eğitim ortamlarına etkisini farklı açılardan ele alıyor. Özellikle, dijital cihazların eğitim ortamlarına etkilerini anlamak, modern eğitim politikalarının şekillendirilmesi için kritik bir önem arz ediyor.
Dijital Cihazların Eğitimdeki Rolü
Bir zamanlar sadece geleneksel eğitim araçlarını tamamlayan dijital cihazlar, günümüzde modern öğrenme ortamlarının merkezine yerleşmiş durumda. Bu cihazların geniş kaynaklara ve çeşitli içerik formlarına anında erişim sağlama yetenekleri, eğitim fırsatlarını belirgin bir şekilde artırdı. OECD’nin raporu, dijital araçların sınıfın fiziksel sınırlarını aşarak, farklı öğrenme hızlarına ve tarzlarına uyum sağlayarak öğrenme deneyimini kişiselleştirdiğini vurguluyor. Bu durum, dijital cihazların eğitimin kişiselleştirilmesinde ne kadar önemli bir rol oynadığını gösteriyor. Ancak diğer yandan zorluklar da meydana çıkıyor.
Dijital Cihazların Getirdiği Zorluklar
OECD’nin raporunda vurgulanan en kritik sorunlardan biri, dijital cihazların neden olduğu dikkat dağınıklığı. Öğrencilerin önemli bir kısmı, sınıflarda akıllı telefon ve tabletlerin varlığının konsantrasyonlarını azalttığını belirtiyor. Bu durum, yüksek düzeyde bilişsel katılım gerektiren matematik gibi derslerde özellikle belirgin şekilde ortaya çıkıyor. Dikkat dağınıklıkları, anlama ve performans üzerinde ciddi etkiler yaratma potansiyeline sahip. Rapora göre, bazı OECD ülkelerinde öğrencilerin yarısından fazlası dersler sırasında kendi cihazlarının veya arkadaşlarının cihaz kullanımları nedeniyle sık sık dikkatlerinin dağıldığını kabul ediyor. Örneğin Fransa’daki öğrencilerin yüzde 58’i matematik derslerinde dijital cihazlar kullanırken dikkatlerinin dağıldığını bildirirken, bu oran OECD ortalamasında yüzde 65 civarında. Arjantin, Brezilya, Kanada, Şili, Finlandiya, Letonya, Moğolistan, Yeni Zelanda ve Uruguay gibi ülkelerde ise dijital cihazların kullanımı esnasında dikkatlerinin dağıldığını belirten öğrenciler yüzde 80’in üzerine çıkmış durumda. Aşağıdaki tabloda detayları bulunan OECD’nin bu verileri, dijital cihazların sınıf içinde bulunmasının, öğrencilerin öğrenme süreçleri üzerinde yarattığı olumsuz etkileri ortaya koyuyor.
Grafik 1: Matematik dersinde dijital cihaz kullanımına bağlı olarak dikkatinin dağıldığını belirten öğrencilerin ülkelere göre yüzdelik dağılımı.
Dijital Cihazların Çocuklar Üzerindeki Psikolojik ve Davranışsal Etkileri
Akademik performansın ötesinde, OECD raporu dijital cihaz kullanımıyla ilişkili psikolojik etkileri de derinlemesine inceliyor. Rapora göre okul ortamında dijital cihaz kullanan öğrenciler, bu cihazlara karşı kaygı verici bir bağımlılık geliştirirken, öğrencilerin önemli bir yüzdesi de cihazları kolay ulaşabilecekleri bir yerde olmadığında endişeli veya gergin hissettiklerini belirtiyor. Bu bağımlılık, sosyal medya ve çevrimiçi etkileşimlerin olumsuz etkilerine, özellikle hassas olan ergenler arasında anksiyete ve depresyon hislerini şiddetlendirebilen daha geniş bir dijital bağımlılık sorununun belirtisi olarak karşımıza çıkıyor.
Rapor ayrıca uzun süreli ekran zamanının daha geniş etkilerine de değinerek, dijital cihaz kullanımını gençler arasında sağlıksız uyku düzeni, azalmış fiziksel aktivite ve bozulmuş vücut imajı algıları ile ilişkilendiriyor. Bu bulgular, dijital cihazların etkisinin eğitim sonuçlarını aşarak zihinsel ve fiziksel sağlık gibi daha geniş yönleri etkilediğini de dikkat çekici bir şekilde gözler önüne seriyor.
COVID-19 ve Dijital Uçurum
COVID-19 pandemisi sırasında ortaya çıkan dijital araçlara erişimdeki farklılıklar, dijital bölünmenin önemli bir endişe kaynağı olduğunu gösterdi. Aniden uzaktan eğitime geçiş, mevcut eşitsizlikleri şiddetlendirdi, dezavantajlı öğrencilerin çoğu zaman çevrimiçi öğrenme için gerekli teknolojilere yetersiz erişimle mücadele etmelerine sebep oldu. OECD raporu, kapsayıcı eğitimin temel bir bileşeni olarak dijital kaynaklara adil erişimin önemini vurgulayarak, sosyo-ekonomik geçmişlerine bakılmaksızın tüm öğrencilere dijital öğrenmeye tam olarak katılmalarını sağlayacak araçlar ve bağlantı sağlanması için güçlü politika müdahalelerine yer veriyor.
Dijital Araçları Nasıl Kullanalım?
Rapor kapsamında sunulan örnek ve öneriler arasında dikkat dağınıklığını azaltmak için sınıflarda akıllı telefon yasaklarını başlatan Kanada, Şili, Endonezya, Kore, Yeni Zelanda, Peru, Filipinler, Slovakya ve Çin gibi ülkelere değiniliyor. Fakat bu tür önlemler anlık dikkat dağınıklıklarını azaltsa da, dijital bağımlılık gibi altta yatan daha ciddi sorunlara bir çözüm sunmadığı, hatta dijital cihazlarla zaman geçirmeye alışkın öğrenciler arasında kaygı artışını hızlandırdığı görülüyor. Bununla birlikte telefon yasağı olan ülkelerde, öğrencilerin uyumadan önce dijital cihazlarındaki sosyal ağlardan ve uygulamalardan gelen bildirimleri kapatma olasılıklarının daha düşük olduğu ortaya çıktı.
Eğitimcilerin Rolü ve Sorumlulukları
Raporun sunduğu veriler göz önünde bulundurulduğunda aslında dijital manzarayı yönlendirme konusunda en kritik rolün ise yine eğitimcilere düştüğünü söyleyebiliriz. Eğitimde teknolojinin etkili entegrasyonu, öğretmenlerin dijital araçları kullanmada yetkin olmalarını gerektirmekle birlikte, aynı zamanda sınıf ortamını yönetme ve dikkat dağınıklıklarını minimize etme konusunda da sorumluluklarını artırıyor. Bu konuda öğretmen eğitim programlarının, eğitimcileri dijital teknolojileri öğretim uygulamalarına etkili bir şekilde entegre etmek için hem teknik becerilerle hem de pedagojik stratejilerle donatmaları dijital cihazların sınıf ortamında doğru ve etkili bir şekilde kullanımına katkı sağlayacaktır. Öğretmenlerin dijital becerilerini geliştirmek için düzenli olarak profesyonel gelişim programlarına katılmaları yeni teknolojileri keşfetmelerine ve bu teknolojileri öğretim pratiklerine entegre etmelerine olanak tanır.
Dijital Cihazların Eğitimdeki Yeri
Dijital cihazların sınıf içerisinde kullanımı, eğitimde yeni ufuklar açarken, bazı zorlukları da beraberinde getirdiği aşikardır. OECD raporunun dikkat çektiği bir diğer nokta ise dijital araçların özellikle matematik gibi derin konsantrasyon gerektiren derslerde öğrenme performansına olumsuz etkisidir. Bu sorunun üstesinden gelmek için, öğretmenlerin dijital cihazları daha bilinçli ve etkili bir şekilde kullanmalarını sağlayacak stratejiler geliştirmeleri gerekiyor. Öğretmenlerin ders planlarını hazırlarken dijital araçların ne zaman ve nasıl kullanılacağını daha önceden açıkça belirlemelidir. Örneğin, öğrencilerin yeni kavram ve konuları öğrenme aşamalarında dijital araç kullanmak yerine, öğrenilen konu ile alakalı tekrar yapma veya aşamalarında bu araçlardan faydalanılabilir. Yine ders esnasında kullanılacak interaktif matematik uygulamaları öğrencilerin derslere aktif katılımını teşvik ederek dijital cihazlar ile öğrenme sürecini etkileşimli hale getirebilirler.
Grafik 2: Okulda dijital araç kullanımı ve matematik performansı arasındaki ilişki
Dijital Araçların Stratejik Kullanımı
Dijital cihazların çeşitli öğrenme stillerine uygun esneklikler ve zengin kaynaklar sunarak eğitimi kişiselleştirme fırsatı sağladığı herkesin kabul ettiği bir gerçek. Fakat dijital cihazların kullanım yeri ve zamanı öğretmenlerin üzerinde dikkatli bir şekilde düşünmeleri gereken kritik bir konu. Bu noktada öğretmenlerin dijital araçları dikkatli ve stratejik bir şekilde kullanmaları oldukça önemli. Sınıf içerisinde dijital cihaz kullanımını sınırlamak, belirli zamanlarda bu araçlara erişimi kontrol etmek, öğrencilerin ders üzerine yoğunlaşmalarını sağlamak adına faydalı olabilir (Umut ve Öntaş, 2024). Bununla birlikte öğretmenler sınıf içerisindeki dijital kaynakların kullanım standartlarını belirleme sürecine öğrencileri de dahil edebilirler. Bu anlamda öğrenciler ile istişare ederek alınacak ortak kararlar, öğrencilerin dijital araçların kullanımına dair getirilecek kurallara da uyulmasını kolaylaştırabilir.
Ebeveynlerin Rolü
Ekran zamanını yönetmede ebeveyn katılımı, OECD raporunda vurgulanan başka bir alan olarak karşımıza çıkıyor. Bu bağlamda ebeveynlerin, çocuklarıyla birlikte program izleme ve içerik hakkında tartışma gibi ekranla ilgili etkinliklere aktif katılımı, çocukların ekran başında geçirdikleri zamanının eğitim değerini artırıp, bazı olumsuz etkilerini de hafifletecektir. Bununla birlikte, ebeveynlerin evde dijital cihaz kullanımı konusunda belirli kurallar koyması ve çocukların uyku düzenini bozmamak için yatmadan önce dijital cihaz kullanımını sınırlamaları da çocukların sağlıklı dijital alışkanlıklar geliştirmeleri açısından önemli katkılar sağlayacaktır.
Dijital araçların kullanımından kaynaklı zararları minimuma indirmek için bir diğer yöntem de ekran süresinin hepsinin eşit olmadığını kabul etmek olacaktır. Video oyunlarına, sosyal medyadaki görsellere veya hızlı içerikli paylaşımlara maruz kalarak pasif bir izleyici olmak ile dijital kaynakları öğrenme sürecine dahil ederek, aktif bir kullanıcı olmanın aynı şey olmadığını kabul etmemiz gerekiyor. Bu doğrultuda çocukların dijital kaynaklara maruz kalarak değil, onları aktif bir şekilde kullanarak günlük rutinlerine dahil etmek, dijital araçları sağlıklı bir şekilde kullanma alışkanlığının kazanılmasına da yardımcı olacaktır (Lam ve Tong, 2012). Ebeveynlerin de bu süreçte aktif rol alarak, evde dijital cihaz kullanımına çocukların yaş gruplarına göre sınırlar koymaları ve ekran zamanını düzenlemeleri, sağlıklı dijital alışkanlıkların geliştirilmesine katkıda bulunacaktır.
Kaynakça
Lam, P., & Tong, A. (2012). Digital Devices in Classroom—Hesitations of Teachers-to-Be. Electronic Journal of E-Learning, 10(4), 387–395.
The top 5 strategies to avoid digital distractions in the classroom. (n.d.). The Social Institute. Retrieved May 15, 2024, from https://thesocialinstitute.com/blog/the-top-5-strategies-to-avoid-digital-distractions-in-the-classroom/
Umut, T. N., & Öntaş, T. (2024). Eğitimde Yapay Zekâ Kullanımına İlişkin Düzenleme İhtiyacı ve Öneriler. Enstitü Sosyal.