Dijitalleşen Dünyada İnsan Kalabilmek
Dijitalleşen dünyada bireyler, iletişim araçlarının sunduğu kolaylıklardan faydalanırken insani değerlerini kaybetme riskiyle karşı karşıya. Sosyal medyanın etkisiyle yüzeysel ilişkiler artarken, bireyler derin bağlar kurmakta zorlanıyor. Peki, teknolojinin hayatımızdaki bu hızlı ilerleyişine rağmen “insan” kalmayı nasıl başarabiliriz?
Dijitalleşen dünya, bireylerin hayatları ve dolayısıyla davranışları üzerinde çeşitli ve önemli değişimlere neden olmuştur. Engin Geçtan, ‘’İnsan Olmak’’ adlı kitabında bireyden şöyle söz eder: “İnsan eskisinden daha fazla insanla iletişim kuruyor, yüzeysel ama daha fazla.”
Sosyal medyanın ve çeşitli iletişim uygulamalarının bireylerin birbirleriyle iletişimini son derece kolaylaştırdığı ancak bahsedilen kitapta verilen kirpi örneğinde olduğu gibi bir sonuç doğurduğu da görülebilmektedir. Yağmurdan kaçmak isteyen kirpiler gibi, yalnızlıktan kaçmak isteyen bireyler de birbirlerine yaklaşmış ancak kirpilerin dikenlerinin batması ve canlarının yanması gibi bireyler de birbirlerini incitmeye başlamışlardır. İğneleme ve hakaret etme gibi incitici davranışlara rağmen bireyler, ayrılmayı isteyen fakat ayrıldığında ıslanan kirpiler misali, yalnız kalmamak için bu uygulamalardan vazgeçememişlerdir. Bu durumunun ve nedenlerinin daha net anlaşılabilmesi için, içerisinde bulunulan çağ ve değerler büyük önem taşımaktadır.
Antroposen Çağı ve İnsanlık İzleri
Çağımızda en büyük vurgu, teknoloji ve hakikat sonrası dönem üzerinedir. Teknolojiyle yakından ilişkili olan Antroposen Çağı bu durumu açıklayabilmektedir. Antroposen Çağı, insanın çok fazla öne çıktığı bir çağ olarak tanımlanmaktadır. Mısır, Göbeklitepe ve Anadolu Medeniyetleri düşünüldüğünde, yapılan kazılar sonucu bu çağla ilgili çok değerli eserlere rastlanabilmektedir. Ancak yine insanın çok fazla öne çıktığı bizim medeniyetimiz için yapılan kazılar sonucunda elde edilecekler sadece teneke kutular, meşrubat kutuları, plastik tabak ve bardaklar gibi son derecede sıradan buluntular olacaktır.
Kuşkusuz bizden de geriye eski medeniyetlerin bıraktıklarından farklı 3D yazıcılar, bilgisayarlar, sanal gerçeklik gibi daha önce hiç görülmemiş ürünler ve eserler kalacaktır. Ancak bu kadar üstün teknoloji kullanılmasına rağmen doğrudan insanın el emeği olan bir mermer heykel kadar değerli ve emek içeren şeyler olmadığı düşünülecektir. Çağımızla ilgili örnekler ne kadar çok verilirse verilsin, çok yüksek bir hızla insanlık değerlerinin birçoğunun kaybedildiği, birçoğunun da yozlaştığı ve iletişim araçlarının bu kadar gelişmiş olmasına rağmen iletişimin de kaybedildiği görülmektedir.
İletişimde İnsani Değerlerin Önemi
İnsanı diğer canlılardan farklı kılan en önemli özelliği, kendisiyle ve başkalarıyla iletişim kurabilen bir varlık olmasıdır. Birey kendisiyle de arkadaşlarıyla da devamlı iletişim içerisinde olabilir ve dost kalabilir. Günümüzde, bu tür ilişkiler sadece kitaplarda ve konuşmalarda kalmaktadır. Günümüzde teknoloji ve internet üzerine yoğunlaşılmakta, ancak internetin çocuk odasında olmaması gerektiği, çocukların internet ortamında yalnız bırakılmamaları gerektiği yıllardır tekrarlanmaktadır. Bunları tekrar etmekten öteye geçilmeli ve çocukları internetten korumak yerine, dijital dünyanın tüm risklerinin farkında olarak interneti onlar için fırsata çevirmek üzerine yeni fikirler üretilmelidir.
Riskler ve zararlar her zaman ve her ortamda mevcuttur. Ancak yapılan çalışmalar gerçek hayatta risklerin daha fazla olduğunu göstermektedir. Riskleri ya da olası zararları nedeniyle, teknoloji ya da internet kullanımını reddetmek anlamsız olacaktır. Teknoloji, riskleri ve çözüm yollarını birlikte sunabilecek güçtedir. Bireylerin kişisel değerlerini ve kültürlerini unutmaksızın gelişen yeni teknolojileri kullanmaları birçok sorunu çözebilecektir.
Dijital ortamlar, bireylerin toplum olma ve birlikte hareket edebilmelerine olanak sağlamaktadır. Örneğin, herhangi bir afet durumunda bireylerin dijital ortamları sağlıklı kullanmaları sonucunda birçok avantaj sağlanabilmektedir. Örneğin depremde insanların telefon görüşmesi yapmadan önce, buna deprem bölgesindeki kişilerin daha çok ihtiyacı olduğunun bilincinde olmaları ve hatları meşgul etmemek adına özen göstermeleri, toplum olarak bir iyileşme yaşandığının göstergesidir. Dijital ortamlar, uygun amaçla ve bilinçli bir kullanımla bireyleri dijital toplumun bir parçası haline getirebileceklerdir.
İnternet ve sosyal medyaya olumsuz bir bakış açısıyla yaklaşılmasının nedeni, bireylerin kendi zaafları olabilmektedir. Çünkü dijital ortamlar tam anlamıyla yansıtma araçları olarak da ele alınabilmektedir. Bireyler sosyal medyada diğer insanlar için rol model de olabilirler, bir kişiyi rol model olarak da görebilirler. İnternet ortamında yapılan bir paylaşımın saniyeler içerisinde geniş kitlelere ulaşabilmesi, doğru kullanıldığında yadsınamaz bir avantajı da beraberinde getirmektedir. Twitter sayesinde, aynı alanda çalışan dünya çapındaki akademisyenler birbirlerini takip edebilmekte ve iletişim içerisinde olabilmektedirler. Bu şekilde kitap yazmak, ortak yayınlar yapmak ve fikir alışverişlerinde bulunmak büyük bir fırsata dönüşebilmektedir.
Sosyal medya araçlarından Twitter için dezavantaj olarak kabul edilebilen karakter sınırlaması bile, bireylerdeki yaratıcığı artırabilmekte ve daha az kelimeyle bireylere düşüncelerini aktarabilme yeteneği kazandırabilmektedir.
Dijital Davranışların Temel Rehberi: 3M Modeli
Bireylerin dijital çağa uyum saylayabilmeleri, değerlerini kaybetmeden dijital ortamlarda bulunabilmeleriyle olanaklıdır. Bu noktada, dijitalleşen dünyada insan kalmayı nasıl başarabiliriz? sorusunu sürekli gündeme taşımamız gerekmektedir. En önemli özelliğimiz olan iletişim kurma konusunda nerede hata yapıyoruz? Nasıl daha etkili iletişim kurabiliriz? gibi konulara da yoğunlaşarak dijital çağda insan kalabilme felsefesini bu soruları zaman zaman kendimize sorarak içselleştirebilme çabası içinde olmalıyız.
Bu doğrultuda aşağıda bahsedilen 3M modeli, bireylerin dijital ortamlar üzerindeki davranışlarının mutedil, merhametli ve model olacak nitelikte olmasını vurgulamaktadır.
Mutedil (Moderate): Bireyler dijital ortamlarda mutedil yani ılımlı kalabilmeli, bağımlı hale gelecek kadar dijital dünyanın gerçeklerini abartmamalıdırlar. Kendilerini, ailelerini ve çevrelerini üzmeden dijital ortamlarda bulunmalı, kötü paylaşımların çoğaltılması yerine iyiliğin yayılması için çaba harcamalıdırlar.
Merhametli (Merciful): Bireylerin dijital ortamlarda birbirlerine karşı merhametli olmaları, birbirlerini üzmemeye ve kırmamaya özen göstermeleri gereklidir. Yanlış yapılmış ya da yanlış anlaşılmış noktalar olabilir. Bu gibi durumlarda kırıcı değil merhametli bir yaklaşım sergilenmelidir.
Model: Dijital ortamlarda bireyler birbirlerine model olabilmeli, hem model olma hem de model almayı başarabilmeli ve çift yönlü olumlu ilişkiler kurabilmelidirler.
Dijitalleşme ile bireylerin yaşantılarında değişen noktalardan birisi de bireyler arasında görünmeyen sınırların oluşmasıdır. Bireyler komşularının zilini çalmaya gösterdikleri özeni, bildirim göndermeye gösteremez hale gelmişlerdir. Uygunsuz saatlerde zil çalınmasını yadırgayan ancak uygunsuz saatlerde mesaj yazarak karşı tarafın ilgi ve dikkatini dağıtıp onları rahatsız edebileceğini düşünemeyen kişilerin sayısı dijital çağda giderek artmaktadır.
Dijital Çelinme
Bağımlılık olarak bahsedilen durumların bağımlılık olmadığının, bağımlılığın çok daha ciddi ve psikiyatrik bir durum olduğunun farkında olunması gereklidir. Günümüzde bağımlılık olarak bahsedilen durumların çoğu için, dijital çelinme kavramının kullanılması daha uygun olacaktır. Bireylerin saati öğrenme amacıyla baktıkları telefonda, gerçek amaçlarından saparak bildirimlere çelinmesi ve dakikalar sonrasında saate bakmadan telefonu bırakması herhangi bir bağımlılığın değil, dijital olarak çelindiklerinin bir göstergesidir. 21. Yüzyılın hastalığı gibi düşünülebilecek bu durumun bilincinde olunması, bireylere ayak bağı olmayacak şekilde farkındalık sağlanması dijital çağda insan olabilme felsefesinin içselleştirilmesinde büyük önem taşımaktadır.
Dijital çelinme de bir noktadan sonra daha ileri boyutlara ulaşabilmekte ve bireylere değerlerini unutturabilmektedir. Günümüzde dijital ortamlar üzerinde cenaze töreninin ya da hastanede yatan hastanın uygunsuz fotoğrafları paylaşılabilmektedir. Oysa bu tarz paylaşımlar, değerlerimizde ve kültürümüzde yer almadığı gibi hasta hakları ve insan haklarının doğasına da uygun değildir.
Teknoloji ile Değerler Arasında Denge
Dua istemenin yeri, dijital ortamlar olmamalıdır. Sakin kalınmalı, yas tutma sürecinde de insani ve onurlu bir davranış sergilenebilmelidir. Yine merkezde birey vardır. İnsan kalmayı başaramamak da bireyin bilinçsizce ortaya koyduğu bir sonuçtur. Birey, dijital ortamların verdiği hazza fazlasıyla kapılarak bu tür uygunsuz paylaşımları istemeden ve farkında olmadan yapabilmektedir.
Dijital çağda ülkemizde teknolojiyle yetişen gençler, kültürel değerlerinden yoğun teknoloji kullanımı sonucunda uzaklaşabilmektedirler. Sanal gerçeklik ve artırılmış gerçeklik teknolojilerinin de bu bağlamda gençler üzerindeki etkilerinin de ayrıntılı olarak düşünülmesi büyük bir önem taşımaktadır. Bu teknolojiler insan doğasına uygun olarak ancak ve ancak bireylerin kişisel haklarına saygı duyarak ve insani duyguları yitirmeden kullanılmalıdır. Dijital dünyada insan kalabilmenin, değerlerimizin bilincinde olan bireyler olarak mutedil olarak, diğer insanlara karşı merhametli olarak ve dijital ortamlarda model olunarak başarılabileceği unutulmamalıdır. Gelecek teknolojilere ve dijitalleşen dünyaya, bilgiyle hazır olmak kadar, yüreğimizle hazır olmak da önemlidir.