Kentli Kadınlar (15-49 Yaş) Arasında Yüksek Riskli Doğurganlık Davranışı ve Anemi Arasındaki İlişki

Kentli Kadınlar (15-49 Yaş) Arasında Yüksek Riskli Doğurganlık Davranışı ve Anemi Arasındaki İlişki

Anemi, kadın sağlığını ciddi şekilde tehdit eden yaygın bir sağlık sorunudur. Bu durum, kadınların doğurganlık potansiyeli üzerinde önemli etkiler yaratabilmekte ve yüksek riskli doğumları artırabilmektedir. Anemi, genellikle yetersiz beslenme,
demir eksikliği ve kötü sağlık koşullarıyla bağlantılıdır. Bu faktörler, kadınların genel sağlık durumunu zayıflatarak hem hamilelik sürecini hem de doğum sonuçlarını olumsuz yönde etkileyebilmektedir.

Bu makale ise Hindistan’daki kadınların anemi ve yüksek riskli doğurganlık davranışları arasındaki bağlantıyı detaylı bir şekilde incelemektedir. Özellikle kentli kadınlar arasında aneminin ne kadar yaygın olduğunu ve bunun doğurganlık davranışlarını nasıl şekillendirdiğini anlamaya çalışmaktadır.

Amaç

• Bu çalışmanın en temel amacı, Hindistan’da kentli kadınlar arasında görülen anemi ile yüksek riskli doğurganlık davranışları arasındaki ilişkiyi incelemektir. Çalışma, bu iki faktörün nasıl etkileşimde bulunduğunu ve aneminin kadınların doğurganlık süreçleri üzerindeki etkisini anlamayı hedeflemektedir.

Yöntem

Metodoloji

• Çalışmada nicel araştırma yöntemlerinden istatistiksel analiz metodu kullanılmıştır.

Çalışma Grubu

• Ulusal Aile Sağlık Araştırması verilerinden yola çıkarak hazırlanan bu çalışma, 15-49 yaş aralığında olan, en az bir çocuk sahibi 44.225 evlenmiş kentli kadın örneklemi üzerinden değerlendirilmiştir. Kentte yaşayan ve anket tarihinden önceki beş yıl içinde doğmuş en az bir çocuğu olan 15-49 yaş arası evli kadınlardan oluşan bir örneklem seçilmiştir. Kadınların %64’ü 25-34 yaş grubunda, %26’sı 15-24 yaş grubunda, geri kalan %10’u ise 35-49 yaş grubundadır. Kadınların yaklaşık %12’si hiç eğitim almamış, %52’si ortaöğretim mezunu, %27’si ise üniversite veya üzeri eğitim düzeyine sahiptir.

Veri Toplama

• Bu makale, 2019-2021 yılları arasında gerçekleştirilen NFHS-5’ten (National Family Health Survey-5) elde edilen veriler dikkate alınarak hazırlanmıştır. Ankette ulusal, eyalet/birlik bölgesi ve bölge düzeylerinden katılımcılar seçilmiştir. Veri toplama hazırlığı 31 Mart 2017 itibarıyla 707 ilçenin kırsal ve kentsel alanlarında, tabakalı iki aşamalı örneklem tasarımı ile yürütülmüştür. Çalışmaya hem hamile hem de hamile olmayan kadınlar dâhil edilmiştir.

Veri Analizi

Veri analizi için istatistiksel yöntemler tercih edilmiştir. Tek değişkenli ve ikili değişkenli analizler ile ikili lojistik regresyon kullanılmıştır. Anlamlılık düzeyleri için ki-kare testi yapılmıştır. Kentsel evliler arasında yüksek riskli doğurganlık davranışı ile anemi arasındaki ilişkiyi araştırmak için ikili lojistik regresyon kullanılmıştır. Evli kadınların anemi düzeyini analiz etmek için anemi, bağımlı değişken olarak kabul edilmiştir. Anne olma yaşı, anne eğitimi, din, hanedeki kişi sayısı, bölge, kast, refah endeksi, kadının boyu, annenin vücut kitle indeksi, sezaryen doğumu ve kontraseptif kullanımı, bu araştırma için benimsenen bağımsız değişkenlerdendir.

Temel Bulgular

Kadınların yarısında anemi görülmektedir. Bu çalışma, Hindistan’daki kentli evli kadınlar arasında incelenen tüm yüksek riskli doğurganlık davranışları ile anemi arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki olduğunu ortaya koymaktadır. Sonuçlar, kadınların anemiye bağlı olarak yüksek doğurganlık riski altında olduğunu göstermektedir. 15-24 yaş grubundaki kadınların yaklaşık %59’u, 35-49 yaş grubundaki kadınların ise %52’si anemiktir.

Anemi yüksek doğurganlık riskini etkilemektedir. Kentli kadınların %55’inin anemik ve %24’ünün yüksek riskli doğurganlığa sahip olduğu tespit edilmiştir. Yüksek riskli doğurganlık davranışına sahip kişilerin %20’sinin anemiye daha yatkın olduğu belirtilmiştir. Buna binaen yüksek doğurganlık riski taşıyan kadınlarda anemi daha fazla görülmüştür. Anemi düzeyi arttıkça yüksek doğurganlık riski de artmaktadır. Benzer şekilde yüksek doğurganlık riski az olan kadınların da anemi düzeyi daha düşük seyretmektedir.

• Kadınların demografik özelliklerine ve sosyokültürel değişkenlerine göre anemi görülme yoğunluğu farklılaşmaktadır.

Kentli kadınların sosyodemografik faktörleri dikkate alındığında,
yüksek riskli doğurganlık ve anemi arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki olduğu görülmüştür. Annenin yaşına, tek ve daha fazla çocuk sahibi olmasına bağlı olarak aneminin görülme yoğunluğu da artmaktadır. Eğitim düzeyleri de anemi ve yüksek doğurganlık riskinde belirleyicidir. İlköğretim eğitimi alan ve almayan annenin anemi ile eğitim düzeyi arasında ters bir ilişki vardır, eğitim düzeyi arttıkça anemi düzeyi azalmaktadır.

• Kadınlardaki anemi düzeyleri, ailede yaşayan kişi sayısı, refah düzeyi ve dini inanç gibi birçok faktöre bağlı olarak değişiklik göstermektedir. Hanedeki kişi sayısı arttıkça kadınların anemi düzeyi de artmaktadır.

Ayrıca dini inanç ve sosyoekonomik farklılaşmaya bağlı olarak da anemi düzeyleri değişmektedir. Tüm bunların sonucunda hanehalkı refah düzeyi düşük olan kadınların %64’ü, yüksek olanların ise %52’si daha anemiktir. Yüksek eğitimli (%48,5), Hristiyan  inancına mensup (%44) ve Güney bölgesinden (%46) kadınlarda en düşük anemi düzeyi görülmüştür. Düşük kilolu (%70,8), kısa boylu (%70,7), 15- 24 yaş arası çocukları olan (%68,7) ve birden fazla yüksek riskli doğurganlık davranışına sahip kast sistemi dışına itilmiş Dezavantajlı Kabile (Scheduled Tribes) mensubu (%67,6) kadınlar anemi düzeyi en yüksek olanlar arasındadır.

• Erken annelik, anemiyi ve yüksek doğurganlık riskini artırmaktadır. Erken çocuk doğurmak doğum sırasında önemli kan kaybına neden olduğu için, anemi, erken annelik geçiren kadınlarda yaygındır. Bu durum, yakın aralıklı gebeliklere
sahip olan, daha fazla canlı doğum yapan veya çok erken ya da çok geç yaşta çocuk sahibi olma eğiliminde olan kadınların risk faktörleriyle karşılaşma olasılığını artırmaktadır. Sağlık hizmetlerine erişimdeki zorluklar ve sosyodemografik dezavantajlar, özellikle erken annelikle birleştiğinde, bu riskleri daha da yükseltmektedir. Sağlık hizmetlerindeki sıkıntılar ve sosyodemografik dezavantajlar da erken annelikle birleşince doğurganlık risk faktörleri artmaktadır.

Sonuç

Bu çalışmada, yüksek riskli doğurganlık ve anemi arasındaki ilişki, sosyodemografik özellikler dikkate alınarak incelenmiştir. Çalışmanın bulgularına göre Hindistan’daki annelerin yarısından fazlası anemidir. Kadınların yaşı, hanehalkı sayısı, mensubu oldukları din, doğurganlık sayısı, kilo, boy ve bölge gibi değişkenler araştırmada belirleyici olmuştur. Yüksek riskli doğurganlık davranışı ile anemi arasında, doğurganlığı etkileyen anlamlı bir ilişki bulunmuştur. Yüksek riskli doğurganlığa sahip olan kadınlarda anemi düzeyinin arttığı görülmüştür. Çok fazla ve çok sık çocuk sahibi olmak, yetersiz bakım şartları da eklenince kadınlarda anemi görülme riskini beraberinde getirmektedir. Çok fazla çocuk sahibi olanlarda, yüksek riskli doğurganlık durumunun yaşanması ise yetersiz beslenme ve bakım şartlarından kaynaklıdır. Erken yaşta anne olan ve eğitim seviyesi düşük kadınlarda anemi ve yüksek riskli doğurganlık daha fazla görülmektedir. Makalenin teklifi ise kadınların eğitim seviyesinin yükseltilmesi ile erken evlilik ve annelik sorunun çözülebilecek olmasıdır. Bu yüzden, riskli doğurganlık ile anemi arasındaki ilişkinin olumsuz etkilerinin azaltılması için nitelikli aile planlamalarına ihtiyaç duyulmaktadır.

Kaynak: Pal, S. K., & Shekhar, C. (2024). Association between high-risk fertility behaviour and anaemia among urban Indian women (15-49 years). BMC Public Health, 24(1), 750. https://doi.org/10.1186/s12889-024- 18254-x

İki Nokta

Kitap tanıtımı, biyografi, araştırma raporu, değerlendirme ve inceleme yayınları ile bölgesel veya küresel ölçeklerde güncel ya da yapısal sorunlar.