
COVID-19 Pandemisi Sırasında Evli Türk Kadınların Doğurganlık Tercihleri
COVID-19 pandemisi, toplumun geniş kesimleri üzerinde sosyal, ekonomik, psikolojik ve fiziksel etkiler yaratmıştır. Pandemi sürecinde, kadınların doğurganlık tercihleri değişmiş ve Türkiye’de ulusal doğurganlık oranları düşüş göstermiştir. Kadınların çocuk sahibi olma isteği, pandemi ile ilgili belirsizlikler, ekonomik zorluklar ve ruh sağlığı üzerindeki olumsuz etkiler nedeniyle önemli ölçüde etkilenmiştir. Bu çalışmada, Türkiye’de üreme çağındaki kadınların COVID-19 sürecinde doğurganlık tercihlerinde meydana gelen değişiklikler incelenmiştir. Ayrıca, pandeminin halkın genel ruh sağlığına ve sağlık çalışanlarına olan etkileri ile pandemiye bağlı korkunun gelecekte kadınların çocuk sahibi olma tercihlerini nasıl şekillendirebileceği araştırılmıştır.
Amaç
• Çalışmanın amacı, Türkiye’de üreme çağındaki kadınların COVID-19 pandemisi sırasında bireysel doğurganlık tercihlerinde meydana gelen değişiklikleri (veya istikrarı) belirlemek ve pandeminin halkın genel ruh sağlığı ile sağlık çalışanları üzerindeki etkilerini incelemektir. Ayrıca, pandemiye bağlı korkunun gelecekte kadınların çocuk sahibi olma tercihlerini nasıl etkileyebileceği de araştırılmaktadır.
Yöntem
Metodoloji
• Bu çalışmada anket tabanlı kesitsel bir araştırma tasarımı benimsenmiştir. Araştırma, 11 Mart - 11 Mayıs 2021 tarihleri arasında, sosyal kısıtlamaların uygulandığı, COVID-19 enfeksiyonunun zirve döneminde gerçekleştirilmiştir. Çalışmanın güç analizi GPower yazılımı kullanılarak yapılmış ve örneklem büyüklüğü en az 475 kişi olarak belirlenmiştir. Veri kaybı ihtimali göz önüne alınarak toplamda 520 katılımcı çalışmaya dahil edilmiştir.
Çalışma Grubu
• Araştırma, Ankara Gülhane Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde bulunan 520 kadın (hasta, refakatçi veya çalışan) üzerinde gerçekleştirilmiştir. Katılımcı olma kriterleri; 18-45 yaş aralığında olmak, en az 1 yıldır evli olmak, en az ilkokul mezunu olmak ve anket sorularını anlayabilecek dil yeterliliğine sahip olmaktır. Hariç tutma kriterleri ise; halihazırda hamile olan kadınlar, infertilite öyküsü olanlar ve ankete katılmayı reddedenler olmuştur.
Veri Toplama
• Veri toplama sürecinde, katılımcılardan anket doldurmaları istenmiştir. Anket, demografik bilgiler, ruh sağlığı durumu, COVID-19 korkusu ve doğurganlık tercihlerini değerlendiren sorulardan oluşmuştur Anket, kapalı ve açık uçlu sorular içermiştir. Kullanılan ölçekler arasında Hasta Sağlığı Anketi (PHQ-9), Yaygın Anksiyete Bozukluğu Değerlendirmesi (GAD-7) ve COVID-19 Korku Ölçeği (FCV-19S) bulunmaktadır. Anketin anlaşılabilirliği, uygulama öncesinde benzer kriterlere sahip küçük bir grup üzerinde test edilmiştir.
Veri Analizi
• Verilerin istatistiksel analizi SPSS sürüm 11.5 kullanılarak yapılmıştır. Kategorik verilerin karşılaştırılmasında χ2 testi, nicel değişkenlerin iki grup karşılaştırmasında bağımsız örneklem t testi kullanılmıştır. Anlamlı farklar tespit edildiğinde post hoc Bonferroni testi ile farklı gruplar belirlenmiştir.
P < 0.05 istatistiksel olarak anlamlı kabul edilmiştir.
Temel Bulgular
Katılımcıların demografik ve sosyoekonomik özellikleri çeşitlilik göstermektedir.
Çalışmaya katılan 520 kadının %61,1’i sağlık sektöründe çalışmaktadır. Katılımcıların %25’i COVID-19 pozitif çıkmış, bunların büyük çoğunluğu hafif veya asemptomatik vakalardır. Ayrıca, katılımcıların %22’sinin eşleri COVID-19 pozitif çıkmış ve %42,3’ü bir tanıdığının COVID-19 nedeniyle vefat ettiğini belirtmiştir.
Pandemi sırasında birçok katılımcının gebelik planları değişmiş veya iptal edilmiştir.
Pandemi öncesinde gebelik planlayan 112 katılımcıdan 50’si planlarını iptal etmiştir. İptal nedenleri arasında COVID-19’un gebelik veya bebek üzerinde olumsuz etkileri olabileceği endişesi, ekonomik kaygılar ve sağlık endişeleri öne çıkmaktadır.
Pandemi sürecinde gebelik planlamayan 408 katılımcıdan 21’i, karantina süresince pozitiflik katma, yalnızlık hissini giderme ve eşleriyle daha fazla zaman geçirme gibi nedenlerle gebelik arzusu duymaya başlamıştır.
-
COVID-19 pozitiflik durumu doğurganlık tercihlerini etkilememekle birlikte tanıdık kayıpları gebelik planlarını değiştirmiştir.
Katılımcıların veya eşlerinin COVID-19 pozitif çıkması doğurganlık tercihlerini etkilememiştir. Ancak, akrabalarını COVID-19 nedeniyle kaybeden katılımcıların, pandemi öncesinde gebelik planlarını iptal etme olasılıkları daha yüksek bulunmuştur.
-
Pandemi sürecinde ruh sağlığı göstergeleri ile doğurganlık tercihleri arasında doğrudan bir ilişki bulunamamıştır. Ancak gelir, kronik hastalık ve psikiyatrik öykü gibi faktörler ruh sağlığını olumsuz etkilemiştir.
Katılımcıların ruh sağlığı göstergeleri olan PHQ-9, GAD-7 ve FCV-19S puanları ile doğurganlık tercihleri arasında anlamlı bir ilişki bulunmamıştır.
Düşük gelirli, kronik hastalığı olan ve psikiyatrik hastalık öyküsü bulunan katılımcıların ruh sağlığı sorunları daha şiddetli olarak gözlemlenmiştir. Ayrıca, COVID-19 nedeniyle tanıdığını kaybeden katılımcılarda COVID-19 korkusu daha yüksek çıkmıştır.
Sonuç
COVID-19 pandemisinin kadınların doğurganlık tercihleri üzerinde önemli etkiler yarattığı görülmüştür. Çalışmada, katılımcıların yaklaşık yarısının pandeminin getirdiği belirsizlik, sağlık ve ekonomik kaygılar nedeniyle gebelik planlarını ertelediği veya iptal ettiği tespit edilmiştir. Özellikle, SARS-CoV-2’nin gebelik veya bebek üzerinde olumsuz etkiler yaratabileceği endişesi, kadınların çocuk sahibi olma arzusunu olumsuz yönde etkilemiştir. Ancak, bazı katılımcıların pandemi sürecinde pozitiflik katma, yalnızlık hissini giderme ve eşleriyle daha fazla yakınlık kurma amacıyla gebelik isteği duyduğu da dikkat çekmektedir. Ruh sağlığı açısından değerlendirildiğinde, psikiyatrik hastalık öyküsü olan ve kronik hastalıkları bulunan katılımcılar arasında anksiyete, depresyon ve COVID-19’a bağlı korku düzeylerinin daha yüksek olduğu belirlenmiştir. Ayrıca, hane gelirinde azalma ve iş kayıpları gibi ekonomik sorunlar, doğurganlık tercihlerini etkileyen önemli faktörler arasında yer almakla birlikte, bu faktörlerin gebelik kararlarını anlamlı ölçüde ertelemediği gözlemlenmiştir. Genel olarak, pandemilerin gelecekte de devam edeceği öngörüsü, pandemilerin doğurganlık davranışları üzerindeki etkilerini inceleyen çalışmaların önemini artırmaktadır.
Bu çalışma, pandemilerin doğurganlık üzerindeki uzun vadeli etkilerini anlamak için daha geniş kapsamlı araştırmalar yapılması gerektiğini ortaya koymaktadır.