İçerik, Özellikler ve Fonksiyonların Potansiyel Riskleri: Sosyal Medyanın Gençleri Nasıl Etkilediğine Dair Bilimsel Gerçekler

İçerik, Özellikler ve Fonksiyonların Potansiyel Riskleri: Sosyal Medyanın Gençleri Nasıl Etkilediğine Dair Bilimsel Gerçekler

Rapor, gençlerin sosyal medya kullanımının potansiyel risklerini, içerik, özellikler ve işlevler bağlamında değerlendiren bir bilimsel inceleme sunmaktadır. Rapor, sosyal medyanın gençler üzerindeki etkilerini anlamak ve bu etkilerin zararlarını en aza indirmek için yeni güvenlik standartlarının oluşturulması gerektiğini vurgulamaktadır. Yetişkinlere göre düzenlenmiş olan sosyal medya platformlarının ergenler ve gençler için belli riskleri beraberinde getirdiğine dikkat çekmektedir. 

 Temel Bulgular

  1. Gençlerin Sosyal Geri Bildirime Aşırı Duyarlılığı: Ergenlik döneminde beyin gelişimi, sosyal geri bildirime yüksek duyarlılık yaratmaktadır. Bu durum, gençlerin beğeni ve takipçi sayıları gibi sosyal medya metriklerinden etkilenmesine yol açmaktadır. Özellikle yapay zekâ tarafından önerilen içeriklerin, duygusal tepkileri tetikleyerek gençler üzerinde güçlü bir etki bıraktığı belirtilmiştir. Bu tür içeriklerin güvenlik önceliklerini göz önünde bulunduracak şekilde tasarlanması gerekmektedir.
  2. Karmaşık İlişki Becerileri Geliştirme İhtiyacı: Ergenlik dönemi, duygusal olarak derin ve anlamlı ilişkiler kurma becerilerinin gelişimi için kritik bir süreçtir. Ancak sosyal medyada ağırlık verilen tek yönlü etkileşimler (takipçi ve beğeni odaklı) gençlerin bu becerilerini geliştirmesini engellemektedir. Daha sağlıklı ilişki becerilerinin desteklenmesi için sosyal medya tasarımlarının grup veya birebir etkileşimleri teşvik etmesi önerilmektedir.
  3. Zararlı İçeriklere Karşı Hassasiyet: Ergenler, kendine zarar verme, siber zorbalık ve yasa dışı davranışları teşvik eden içerikler gibi zararlara karşı daha savunmasızdır. Bu içeriklerin hedefi olan veya tanık olan gençlerin ruh sağlığı sorunları yaşama olasılığı yüksektir. Sosyal medya platformlarının bu tür içeriklerle başa çıkma süreçlerinde daha şeffaf ve etkili mekanizmalar sunması gerekmektedir.
  4. Dürtü Kontrolünde Gelişim Eksikliği: Ergenlerin gelişmekte olan beynindeki dürtü kontrol sistemi, kısa vadeli ödüllere odaklanmalarına ve uzun vadeli riskleri göz ardı etmelerine yol açmaktadır. Sosyal medya tasarımlarında “sonsuz kaydırma” gibi özellikler, gençlerin platformlardan kopamamasına neden olmaktadır. Benzer şekilde, dikkat dağıtıcı bildirimler ve sosyal medya kullanımına zaman sınırlaması getirilmeyişi, gençlerde akademik performans, uyku düzeni ve genel zihinsel sağlık üzerinde olumsuz etkilere yol açmaktadır. Bu dönemde, gençlerin karar alma süreçlerindeki biyolojik kırılganlıklarından faydalanılarak verilerinin toplanması ve bu verilere dayalı kişiselleştirilmiş içeriklerin sunulması da önemli bir risk oluşturmaktadır. Gençler, çevrim içi aktivitelerinin uzun vadeli sonuçlarını tam anlamıyla değerlendiremeyebilir ve verilerinin kullanımının olası etkilerinden habersiz olabilir. Özellikle gençlerin rızasının gelişimsel uygunluk gözetilmeden alınması, etik ve güvenlik sorunlarına neden olmaktadır.
  5. Uyku Düzeni ve Gelişim Üzerindeki Etkiler: Sosyal medya, gençlerin uyku düzenini olumsuz etkileyerek dikkat, ruh hali ve akademik başarıda düşüşlere yol açmaktadır. Özellikle sosyal medya kullanım saatleriyle ilgili sınırlamaların olmaması, ergenlerde kronik uyku eksikliğine sebep olmaktadır.
  6. Zararlı Aktörlere Açıklık: Gençler, çevrim içi ortamda kimlik hırsızlığı, cinsel istismar ve diğer zararlı etkileşimler gibi tehditlere karşı savunmasızdır. Yetişkin yabancılarla doğrudan mesajlaşma gibi özellikler, bu riskleri daha da artırmaktadır.
  7. Ebeveyn Katılımı: Araştırmalar, ebeveyn desteğinin gençlerin güvenli kararlar alması ve karmaşık sosyal etkileşimleri anlaması açısından önemli olduğunu göstermektedir. Ancak mevcut ebeveyn denetim araçlarının kullanımı zor ve yetersizdir. Ailelerin çocuklarıyla birlikte çevrim içi ortamda etkin olmasını kolaylaştıracak araçların geliştirilmesi gerektiği vurgulanmaktadır.

Sonuç

Rapor, mevcut sosyal medya politikalarının önemine dikkat çekmekle birlikte, alan yazında kullanılan yöntemlere dair bazı sınırlılıkların öne çıktığını belirtmektedir. Rapora göre, sadece uygulama mağazaları üzerinden yaş sınırlaması getirilmesi, gençlerin bu platformlara erişimini tamamen engellemekte yetersiz kalmaktadır. Platformların içsel riskleri göz ardı edilmekte, sorumluluk uygulama mağazalarına devredilmektedir. Yaş doğrulaması için kimlik belgelerinin saklanması da gençler için güvenlik riski oluşturabilmekte ve belirli grupların platformlara erişimini engelleyebilmektedir. Rapor ayrıca yaş sınırlarının, bireysel gelişim farklılıklarını göz önüne almadığına dikkat çekmektedir. 18 yaş üzerindeki gençlerin bile sosyal medya tasarımlarının risklerinden etkilenmeye devam ettiği, çünkü nörolojik gelişimin 25 yaşına kadar sürdüğü belirtilmektedir. Bunun yanında, sosyal medyanın topluluk desteği ve bilimsel bilgilere erişim gibi olumlu yönlerinden faydalanan gençler için bu sınırlar dezavantaj yaratabilmektedir. Ebeveyn kontrolüne dayalı çözüm çabaları da kendi içinde bazı sınırlılıkları içermektedir. Bazı ebeveynler teknolojiye erişim veya bilgi açısından dezavantajlı olabilir ve bu durum gençler arasında eşitsizliklere neden olabilir.

Bu sınırlılıklardan yola çıkarak rapor, politikaların etkili olabilmeleri için teknoloji şirketlerinin de platformun içinden riski azaltacak belli adımlar atması gerektiğini vurgulamaktadır. Bu bağlamda, rapor, bilimsel temellere dayanarak gerekli önlemlerin alınması için ergenlerle ilgili üç önemli noktaya dikkat çekmektedir: 

  • Gençler arasında sosyal medya kullanım biçimleri ve bu kullanımın etkileri büyük farklılıklar göstermektedir. Bu nedenle, sosyal medya deneyimlerinin yalnızca içerik veya işlevlerle değil, gençlerin bireysel kırılganlıkları, güçlü yönleri ve büyüdükleri sosyal bağlamlarla birlikte ele alınması gereklidir.
  • Gençlerin biyolojik ve psikolojik gelişim süreçleri, sosyal medya platformlarının tasarımındaki risklerle doğrudan ilişkilidir. Tasarım, içerik ve işlevlerin gençlerin gelişimsel kapasitelerine uygun şekilde düzenlenmesi gerekmektedir.
  • Mevcut yaş sınırlamaları, sosyal medyanın zararlı etkilerini önlemekte yetersiz kalmaktadır. Araştırmalar, 12 yaş altındaki çocukların yaygın şekilde sosyal medya kullandığını ve yaş doğrulama sistemlerinin bu durumu engelleyemediğini göstermektedir. 

Kaynak

American Psychological Association. (Nisan, 2024). Potential risks of content, features, and functions: The science of how social media affects youth. https://www.apa.org/topics/social-media-internet/youth-social-media-2024 adresinden erişildi. 

İki Nokta

Kitap tanıtımı, biyografi, araştırma raporu, değerlendirme ve inceleme yayınları ile bölgesel veya küresel ölçeklerde güncel ya da yapısal sorunlar.