2024'te Eğitimde Öne Çıkan 10 Makale
12/31/2024
Enstitü Sosyal olarak, eğitim alanındaki uluslararası gelişmeleri yakından takip ederek, Türkiye’deki eğitimcilerin ve politika yapıcıların bilimsel çalışmaları takip etmesini kolaylaştırmak amacıyla Dünyadan Araştırma Gündemi’ni hazırlıyoruz. Bu bültenle, her ay TÜBİTAK teşvik listesinde bulunan, eğitim alanında önde gelen Q1 dergilerinden seçilmiş dört makaleyi özetleyerek, eğitim dünyasına yeni bir perspektif kazandırmayı hedefliyoruz. Eğitim politikalarına yön veren bu araştırmalar, hem teorik hem de pratik düzlemde uygulamalara temel oluşturuyor. Bu yazıda, Dünyadan Araştırma Gündemi’nden 2024’te yayımlanmış dikkat çeken on çalışmayı sizler için derledik.
-
Öğrencilerin Bilişsel İşlevlerinde Öğretmen- Öğrenci Etkileşiminin Önemi
Çocukların davranışlarını planlamalarını ve düzenlemelerini sağlayan bir dizi nörobilişsel süreci içeren yürütücü işlevler (executive function, EF), akademik başarıları ve genel bilişsel gelişimleri için kritik öneme sahip. Bu yıl yayımlanan bir meta-analiz, öğretmen-öğrenci ilişkilerinin öğrencilerin yürütücü işlevleri üzerindeki olumlu etkilerini ortaya koyuyor. Araştırma, özellikle duygusal destek ve yakın ilişkilere sahip olan öğrencilerin bilişsel gelişimlerinde anlamlı artışlar yaşandığını gösteriyor. Kolektivist kültürlerde bu etkinin daha güçlü olduğu belirtiliyor. Eğitimciler için sınıfta etkileşimi ve duygusal bağları güçlendirecek ortamların teşvik edilmesi öneriliyor.
-
Yapılandırılmış Sınıfların Gücü: Akademik Başarı İçin Netlik Şart
Bu yıl yapılan bir diğer meta-analiz çalışması, yapılandırılmış sınıf ortamlarının öğrencilerin akademik başarıları üzerinde doğrudan etkili olduğunu ortaya koydu. Çalışmaya göre öğretmenlerin net kurallar koyması ve düzenli geri bildirim sağlaması, öğrencilerin motivasyonunu, akadmeik becerilerine güvenlerini ve katılımını artırıyor. Çalışma, davranışsal ve duygusal katılımın sınıfta sağlanan yapılandırmadan doğrudan etkilendiğini vurguluyor. Pratikte, öğretmen eğitimi programlarında yapılandırma stratejilerine daha fazla yer verilmesi öneriliyor.
-
Zorbalığı Durdurmanın Yolu: Öğretmenlerin Aktif Tepkileri
Zorbalıkla mücadelenin tüm dünyanın gündeminde olduğu 2024 yılında yayımlanan bir çalışma, öğretmenlerin zorbalığa karşı verdikleri tepkilerin zorbalık davranışları üzerindeki etkilerini ele alıyor. Çalışma kapsamında öğretmenlerin zorbalığa karşı verdikleri tepkiler yüksek derecede aktif, orta derecede aktif ve pasif olmak üzere üç profilde şekilleniyor. Çalışma öğretmenlerin zorbalığa pasif tepki göstermesinin artan zorbalık davranışları ile ilişkili olduğunu ortaya koyuyor. Çalışma, farklı stratejilerin bir arada uygulanmasının zorbalık davranışlarını azaltmada etkili olduğunu gösteriyor. Öğretmenlerin olaylara anında ve çeşitlendirilmiş müdahalelerde bulunmalarının, öğrenci ilişkilerindeki gerilimi düşürdüğü vurgulanıyor. Bulgular ışığında çalışmada, öğretmen eğitimlerinde zorbalık karşıtı stratejilere daha fazla yer verilmesi öneriliyor.
-
Eşitsizlikle Mücadelede Erken Çocukluk Eğitiminin Anahtar Rolü
Norveç’te yürütülen bir çalışma, erken çocukluk eğitimi programlarının, uzun vadede özellikle düşük gelirli ailelerden gelen çocuklar için fırsat eşitliğini artırmada önemli etkiler yarattığını gösteriyor. Çalışma kapsamında öğrencilere uygulanan bir erken çocukluk müdahale programının öğrencilerin orta çocukluktaki (yaklaşık 10 yaş) başarılarına etkisi inceleniyor. Sonuçlara göre, Erken Çocukluk Eğitimi ve Bakımı (ECEC) Programı kapsamında, düşük sosyoekonomik statüye sahip çocukların okuma ve matematik becerilerinde %44’e varan iyileşmeler sağlandığı görülüyor. Programın etkisinin, düşük sosyoekonomik düzeydeki çocuklarda daha yüksek olduğu vurgulanıyor. Araştırmacılar, erken çocukluk eğitiminin uzun vadeli bilişsel ve sosyal faydalarını vurgularken, bu programların evrensel uygulanabilirliğine dikkat çekiyor. Eğitim politikalarında bu tür destek programların yaygınlaştırılması, eşitsizliklerin azaltılmasında anahtar bir strateji olabilir.
-
Okuma Güçlüklerini Aşmak İçin Yenilikçi Müdahale: “On Track”
Bu yıl yayınlanan bir akademik çalışma, Norveç’te ilkokul birinci sınıf öğrencilerine uygulanan ve okuma güçlüğü yaşayan çocukların desteklenmesinde kullanılan On Track programının bir replikasyonunun etkilerini inceliyor. On track programını daha esnek bir yapıda daha geniş kitlelerde uygulamayı hedefleyen çalışma, dijital araçların ve rehberli okuma tekniklerinin bir araya getirildiği programın, okuma becerilerinde anlamlı gelişmeler sağladığını ortaya koyuyor. Kontrol grubuyla kıyaslandığında müdahale grubunda okuma güçlüğü çeken öğrencilerin oranının %14’ten %9,5’e düştüğü görülüyor. Araştırmacılar, bu tür müdahale programlarının yerel koşullara uyum sağlayabilecek esnek bir yapıda olmasının etkili sonuçlar doğurabileceğini belirtiyor. Bunun yanında bu esnekliği sağlarken programın yapısını ve tutarlılığını korumanın önemli olduğuna dikkat çekiyor.
-
Sistemik Okul Reformlarında Başarı: İş Birliğinin Gücü
Bu yıl İsveç’te yapılan bir araştırma, geniş çaplı okul reformlarının başarıya ulaşabilmesi için yönetici ve öğretmen iş birliğinin kritik öneme sahip olduğunu ortaya koydu. En İyi Okul İçin İş Birliği (Collaboration for the Best School Possible- CBSP) programını inceleyen çalışma, ulusal düzeyde başlatılan reformların yerel düzeyde benimsenmesinin sürdürülebilir değişim sağladığını gösteriyor. Araştırmanın bulguları, okulların kalite güvence mekanizmalarını güçlendirmesi ve yöneticilik uygulamalarını geliştirmesi gerektiğini vurguluyor. Araştırma, okul geliştirmeye dair çalışmaların başarıya ulaşabilmesi için yöneticilerin sistemik değişim süreçlerinde uzun vadeli bir perspektif geliştirmesi gerektiğine dikkat çekiyor.
-
Geri Bildirimin Gücü: Öğretmenler İçin Kritik Bir Araç
Öğretmen adaylarının geri bildirim verme becerilerini geliştirmeyi hedefleyen yenilikçi bir eğitim modeli, bu yıl dikkat çeken araştırmalardan biri oldu. Araştırma, öğretmenlerin yapıcı ve spesifik geri bildirimler sağlayarak öğrencilerin öğrenme süreçlerini iyileştirdiğini ortaya koyuyor. Öğretmenlere verilen eğitim sırasında kullanılan video analizleri ve senaryo temelli değerlendirmelerin, öğretmenlerin özgüvenini ve becerilerini artırmada etkili olduğu görülüyor. Müdahale programı sonrasında öğretmenlerin geri bildirime dair bilgileri ve etkili geri bildirim verme becerileri artış ka. Çalışma, öğretmenlerin önceki eğitim ve uygulamalarından kalan spesifik olmayan yüzeysel övgü, genel ifadeler gibi yanlış yaklaşımların kırılmasının zorluğuna dikkat çekiyor. Verilen eğitime ve görülen gelişmeye rağmen eski alışkanlıkların pratiklerde kendini gösterebildiğini vurguluyor. Bu nedenle çalışma, geri bildirimin öğretmen eğitiminde temel bir bileşen olarak ele alınmasını ve yanlış uygulamaların henüz eğitim sürecinde önüne geçilmesini öneriyor.
-
Yeni Öğretmenler İçin Dijital Koçluk: Güçlü Bir Destek Mekanizması
2024 yılında özellikle mesleğin ilk yıllarında öğretmenlerin desteklenme ihtiyaccına dikkat çeken çok sayıda rapor ve haber gündemdeydi. Bu yıl yayımlanan bir araştırma, çevrim içi koçluk programlarının yeni öğretmenler için kritik bir destek mekanizması olarak kullanılabileceğine dikkat çekiyor. Araştırma, dijital koçluğun öğretmenlerin öz düzenleme becerilerini geliştirdiğini ve mesleki kimlik oluşumuna katkı sağladığını gösteriyor. Özellikle eylem odaklı ve programa katılma noktasında istekli olan öğretmenlerin koçluk programlarından maksimum düzeyde yararlandığına dikkat çekiliyor. Programın, zaman ve mekân esnekliği sunarak öğretmenlerin daha etkili hedefler belirlemelerine yardımcı olduğu görülüyor. Koçluk süreçlerinin bireyselleştirilmiş bir yaklaşımla verilmesi gerektiği vurgulanıyor. Bunun yanında özellikle programa direnç gösteren ve katılım sağlama noktasında istekli olmayan öğretmenler için koçluk sürecinin nasıl optimize edilebileceği sonraki araştırmalar tarafından cevaplanabilecek bir soru olarak sunuluyor.
-
Teoriyi Pratiğe Taşımak: Partner Okul Modeli
Eğitim sistemlerinde teori ve pratik ayrımı tartışılan bir konu olarak öne çıkıyor. COVID-19 pandemisi, bu ayrımı daha da belirgin hâle getirerek birçok öğretmen adayının yalnızca çevrim içi stajlar ve uygulama deneyimleriyle yetinmek zorunda kalmasına yol açtı. Pandemi dönemi, geleneksel staj deneyimlerinin sınırlılıklarını ortaya koyarken, teori ve pratiğin birleştirilmesi gerekliliğini daha da vurguladı. Yayımlanan yeni bir çalışma, Avusturya’da uygulanan Partner Okul Programı, öğretmen adaylarının teori ve pratiği bütünleştirmesine yönelik etkili bir model olarak ele alıyor. Proje kapsamında okullar bir üniversite ile bir dönem ya da daha uzun sürecek bir iş birliğini kabul ediyor. Okul eğitim sürecini etkileyen bir sorunu belireyip üniversiteye iletiyor. Programla birlikte, üniversite bu sorun alanını çözmeye yönelik akademisyen tarafından yönetilen ve aday öğretmenlerin aktif görev aldığı bir projeye dönüştüyor. Araştırma, program kapsamında öğretmen adaylarının sınıf içi uygulamalar sırasında pedagojik becerilerinin ve mesleki özgüvenlerinin belirgin şekilde arttığını gösteriyor. Tecrübeli öğretmenlerle yapılan iş birliklerinin de, eğitim sürecini daha anlamlı hale getirdiği görülüyor. Çalışma, bu tür programların yaygınlaştırılmasının öğretmen eğitimi sistemlerini güçlendirebileceğini ve var olan teori-pratik ayrımının aşılmasında etkili olabileceğini vurguluyor.
-
Kriz Döneminde Yöneticilik: COVID-19 ve Eğitim Yönetimi
Dünya genelinde Covid-19 pandemisinin eğitim üzerindeki etkilerinin düzenlenmesine dair çalışmalar sürerken bu yıl öne çıkan makalelerden biri, kriz döneminde okul yöneticiliğini ele alıyor. Pandemi döneminde okul yöneticilerinin kriz yönetimindeki stratejileri, bu yılın öne çıkan araştırma konularından biri oldu. Araştırma, yöneticilerin esnek düşünme ve etkili iletişim becerilerinin kriz anlarında eğitimi sürdürebilir kıldığını gösteriyor. Kriz durumlarında fiziksel güvenliğin gözetilmesi kadar psikolojik, sosyal ve pedagojik güvenliğin de gözetilmesinin önemi vurgulanıyor. Okul yönetimlerinin, gelecekteki olası krizler için proaktif bir kriz planlarının olmasının süreci yönetmeyi kolaylaştıran etkisine dikkat çekiliyor. Bunun yanında, değişken politikalar ve kaynak yetersizliği, yöneticilerin stratejilerini sınırlandıran faktörler olarak dikkat çekiyor. Çalışma, yöneticilik eğitimlerine kriz yönetimi becerilerinin entegre edilmesi gerektiğini vurguluyor.
Hazırlayan: Fatma Betül Karalı Impram