Günümüzde çocukların dijital medya ile kurdukları ilişki, özellikle yaz tatili dönemlerinde önemli bir gündem hâline gelmektedir. Bu çerçevede, dijital çağın ebeveynlerine yönelik farkındalık geliştirmek amacıyla düzenlenen “Yaz Tatilinde Dijital Veli Atölyesi”, 18 Haziran 2025 tarihinde Enstitü Sosyalde gerçekleştirildi. Atölyede Yeşilay Genel Başkanı Doç. Dr. Mehmet Dinç, Anadolu Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Ferhan Odabaşı ve Enstitü Sosyal araştırmacılarından Fatma Betül Karalı ile Fatma Betül Ercan sunum yaptı.
Atölye, Yeşilay Genel Başkanı Doç. Dr. Mehmet Dinç’in dijital bağımlılık üzerine sunumuyla başladı. Dinç, dijital bağımlılığın günümüzde klasik bağımlılık türleri kadar yıkıcı etkileri olduğunu vurgulayarak, toplumsal düzeyde yeterince ciddiye alınmadığına dikkat çekti. Dijital bağımlılıkların yalnızca bireysel değil, toplumsal sonuçları da beraberinde getirdiğini belirten Dinç, bu konuda yalnızca psikologların ya da öğretmenlerin değil, toplumun tüm kesimlerinin sorumluluk üstlenmesi gerektiğini ifade etti.
Bağımlılıkların çoğunlukla kimyasal maddelerle sınırlı düşünülmesinin yanıltıcı olduğunu belirten Dinç; sosyal medya, çevrim içi oyun, dijital kumar ve pornografi gibi yeni nesil bağımlılık türlerinin hızla yayıldığına işaret etti. Özellikle çocuk ve gençlerin “görülme ve kabul edilme” ihtiyaçlarını dijital ortamlar üzerinden karşılamaya çalıştıklarını, bu durumun sosyal medya algoritmalarıyla birleştiğinde ciddi psikolojik ve davranışsal sorunlara yol açtığını vurguladı.
Bağımlılığın gelişim sürecine dair kavramsal çerçeveyi de katılımcılarla paylaşan Dinç, “kayıp yıllar” kavramının altını çizdi. Bir bağımlılık sürecinin bireylerin yalnızca bugününü değil, gelecek potansiyelini de olumsuz etkilediğini belirtti. Özellikle dijital bağımlılıkta mücadele sürecinin birey, aile ve toplum düzeyinde topyekûn bir seferberlik gerektirdiğini dile getirdi.
Dijital bağımlılıkla mücadelede kamusal politikaların yetersiz kaldığı noktada, yerel imkânların güçlendirilmesi gerektiğini belirten Dinç, “Çocuk teknoloji yerine neyi seçsin?” sorusunun yanıtının ancak aileler ve toplumun çocuklara cazip, erişilebilir ve sürdürülebilir alternatifler sunmasıyla mümkün olabileceğini ifade etti. Mahalle düzeyinde oyun alanları, spor ve sanat merkezlerinin inşa edilmesi gerektiğini vurgulayarak, “Su, yol, elektrik için verdiğimiz mücadeleyi çocuklarımızın gelişim alanları için de vermeliyiz,” dedi.
Atölyenin ikinci oturumu, Anadolu Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hatice Ferhan Odabaşı’nın “Dijital Dünyada Aile Olmak” başlıklı sunumuyla devam etti. Odabaşı, dijitalleşmenin aile yapısı ve çocuk gelişimi üzerindeki çok yönlü etkilerini değerlendirerek, ebeveynlerin bu dönüşümde yeni sorumluluklar üstlenmesi gerektiğini vurguladı.
Dijital teknolojilerin hayatı kolaylaştırmakla birlikte çeşitli riskleri de beraberinde getirdiğini belirten Odabaşı, dijital ortamlarda hem iyiliklerin hem de kötülüklerin çok daha hızlı yayıldığını ifade etti. Bu nedenle çocukların yalnızca dijital araçlarla değil, duygusal, fiziksel ve sosyal yönden de güçlendirilmesi gerektiğinin altını çizdi. Temel ihtiyaçların –uyku, beslenme, hareket– sağlıklı bir şekilde karşılanmasının, çocukların dijital ortamdaki davranışlarını da doğrudan etkilediğini söyledi.
Çin kökenli bir beden-zihin disiplini olan Tai Chi’yi örnek göstererek, yaz tatili boyunca çocukların dijital içerikler yerine aktif spora yönlendirilmesinin önemini vurgulayan Odabaşı, sporun çocukların hem fiziksel hem de bilişsel gelişimi açısından kritik bir rol oynadığını ifade etti. “Çocuklar ya cep telefonuyla ya da sporla vakit geçiriyor; burada yönlendirici olan biziz,” diyerek ebeveynlerin aktif sorumluluk almalarının önemine değindi.
Konuşmasında “karın, kafa ve kalp” metaforunu kullanan Odabaşı, çocukların fiziksel (karın), bilişsel (kafa) ve duygusal (kalp) gelişimlerinin birlikte desteklenmesi gerektiğini belirtti. Sağlıklı dijital bireylerin yetişebilmesi için empati, sevgi ve aidiyet gibi duygusal ihtiyaçların da gözetilmesi gerektiğini söyledi.
Odabaşı, dijital çağda çocukların ebeveynlerini bu alanda yeterli görmedikleri için önerilerine kulak asmadıklarını ifade ederek, bu algının kırılması için ebeveynlere çocuklarından öğrenmeye açık bir yaklaşım benimsemelerini önerdi: “İnternetle ilgili bilmediğiniz bir şeyi çocuğunuza sorun. Kendini yetkin hissettikçe sizinle paylaşmaya daha istekli olacaktır.”
Yetişkinlerin “dijital göçmen” olarak çok hızlı bir şekilde teknolojiyi çocuklara devrettiklerini belirten Odabaşı, bu geçişin aile içi iletişimde boşluklar oluşturduğunu söyledi. Sosyal çevrenin ve ilişkilerin önemine de değinen Odabaşı, çocuklara paylaşmayı, komşuluk ilişkilerini ve toplumsal bağları küçük yaşlardan itibaren kazandırmanın dijital dünyadaki yalnızlaşmayı önleyebileceğini vurguladı.
Atölyenin son oturumunda Enstitü Sosyal araştırmacıları Fatma Betül Karalı ve Fatma Betül Ercan, dijital velilik stratejileri, güvenli internet kullanımı ve çocuklarla etkili iletişim gibi konuları içeren Dijital Veli Atölye Çalışması gerçekleştirdi.
Araştırmacılar sunumlarına, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) tarafından sunulan güvenli internet hizmetini tanıtarak başladı. Katılımcılara, BTK tarafından onaylanmış güvenilir web siteleri arasında dolaşım sağlamak için uygun profil seçiminin önemini aktardılar.
Ebeveyn kontrol araçlarına da değinen Karalı ve Ercan, işletim sistemleri, üçüncü parti uygulamalar ve oyun platformlarında kullanılabilecek denetim mekanizmalarını detaylandırdı. Fatma Betül Karalı, Enstitü Sosyalin dijital oyunlarla ilgili yürüttüğü çalışmalardan bahsederek, PEGI ve Common Sense Media gibi mevcut derecelendirme platformlarının ebeveynler için nasıl bir rehber olabileceğini anlattı.
Fatma Betül Ercan ise sunumunda, yaz tatilinde yalnızca çocukların değil, ebeveynlerin de dijital medya kullanımında düzenlemeye ihtiyaç duyduğunu vurguladı. Dijitalin aşırı kullanımına dair problemlerin yalnızca çocuklara özgü olmadığına dikkat çeken Ercan, ebeveynlerin de bu noktada kendi medya alışkanlıklarını gözden geçirmeleri gerektiğini belirtti.
Çocuklar özelinde ise dijital medya kullanımı konusunda öncelikle aile içerisinde hedef belirlenmesinin ve buna bağlı olarak net, tutarlı kurallar konulmasının önemine dikkat çekildi. Kuralların yalnızca belirlenmesinin yeterli olmayacağı, aynı zamanda uygulanmasının ve takibinin de aile içi sorumluluk alanına dâhil edilmesi gerektiği ifade edildi.
Atölye kapsamında, yaş gruplarına göre ebeveyn rehberliği konusuna da özel bir yer verildi. Araştırmacılar, ilk üç yaşta dijital dünyayla etkileşimin önerilmediğini vurgularken, 3–6, 7–12 ve 13–18 yaş gruplarında dijital rehberliğin nasıl yapılması gerektiğini örneklerle anlattı. Her yaş grubu için verilen örnek olaylar üzerinden, çocukların dijital kullanımlarının nasıl düzenlenebileceği ve nelere dikkat edilmesi gerektiği tartışıldı. Katılımcıların da yer aldığı canlandırmalarla örnek olaylar değerlendirildi; oturum, araştırmacılar ve velilerin ortak katkısıyla interaktif biçimde sona erdi.