Enstitüden Haberler

Enstitü Sosyalin “Ortak Payda Buluşmaları” adıyla düzenlediği toplantı serisinin ikincisi “Toplumsal Dayanıklılık ve Aile” teması ile 25 Aralık’ta gerçekleştirildi. Toplantıda akademisyen, avukat, psikolog, psikiyatrist, sosyolog, politika yapıcı, aile terapisti ve sivil toplum temsilcisi gibi farklı uzmanlık alanlarından ve meslek gruplarından katılımcılar hazır bulundu.

Toplantıda, doğurganlık oranlarındaki düşüş, evlilik ve boşanma dinamikleri gibi demografik dönüşümler detaylı bir şekilde tartışıldı. İki oturumdan oluşan toplantının ilk oturumunda “eşlik rolleri”, ikinci oturumunda ise “ebeveynlik rolleri” konusu ele alındı. Enstitü Sosyal Genel Koordinatörü İpek Coşkun Armağan’ın moderatörlüğünde gerçekleşen toplantıda, aile ilişkilerinin toplumsal dayanıklılık üzerindeki rolü ele alınarak ailenin değişen ve dönüşen işlevleri tartışıldı. Toplumsal kırılganlıkların azalmasının ve dayanıklılığının artmasının, aile ilişkilerinin güçlenmesiyle mümkün olacağı ifade edildi. Bu hususta “aile aklı” kavramı öne çıkarıldı. Aile aklı kavramı, kuşaklar arası deneyimlerin aktarılmasıyla şekillenen, aile bireylerinin kararlarını yönlendiren ve onlara rehberlik eden bir değerler sistemi olarak tanımlandı. Bir ailedeki tecrübelerin nesilden nesile aktarılması, aile bağlarının güçlenmesi açısından önemli olduğu üzerinde duruldu. 

Enstitü Sosyal Araştırmacısı Rumeysa Hafızoğlu’nun sunumuyla başlayan ilk oturumda, Türkiye’nin demografik yapısındaki değişim, verilerle birlikte ele alındı. Hanehalkı büyüklüğünün yıllar içinde azalması, tek ebeveynli ailelerin ve tek kişilik hanelerin artışıyla birlikte çekirdek ve geniş ailelerin sayısındaki düşüşü ortaya koyan veriler değerlendirildi. Tek kişilik hanelerdeki bu artışın nedeni bireyselleşme ve kentleşme ile açıklandı. Ele alınan veriler arasında, doğurganlık oranının nüfusun yenilenme düzeyi olan 2,10’un altına düştüğü ve 2023 itibarıyla 1,51 seviyesine gerilediği de vurgulandı. Doğurganlıktaki bu düşüş demografik ve sosyal anlamda ciddi bir değişim olarak değerlendirildi. Evlenme oranlarındaki düşüş, ortalama evlenme yaşının yükselmesi gibi veriler de  tartışmaya sunuldu. Toplantıda ele alınan boşanma verilerine göre ise, 2020’de pandeminin başlangıcında boşanma oranlarında bir düşüş yaşandığı, ancak 2021 yılında bu oranın belirgin bir artış gösterdiği ifade edildi. Tüm bu veriler etrafında eşlik rollerinin tartışıldığı ilk oturumda, eşler arası güven, iş bölümü ve rol paylaşımı, rol çatışması gibi meseleler ele alındı. Bu konu kapsamında güçlü ve sağlıklı aile tanımının, hak ve görev dengesi kurulmuş bir aile yapısını gerekli kıldığı sonucuna ulaşıldı. Babalık rollerinin aktifleşmesi gerektiği, kolektif çocuk büyütme kültürünün şehirde yalnız başına çocuk büyüten kadın kültürüne dönüştüğü eleştirisi yapıldı. Toplumsal dayanıklılık için babanın rolünün kritik önemine değinilerek rollerin getirdiği sorumluluklara dikkat çekildi, rol paylaşımının gerekliliği vurgulandı. 

Toplantının ikinci oturumunda ise “ebeveynlik rolleri” konusu üzerinde duruldu. Kuşaklar arası aktarımlar, annelik-babalık rollerinin dönüşümü, yeni ebeveynlik biçimleri, yeni babalık biçimleri, anneliğin değer görmemesi, anneliğin anlam krizi, değişen çocuk yetiştirme yöntemleri gibi meseleler ele alındı. Eşlerin karşılıklı fedakârlıklarının çocuk yetiştirmede etkili bir aile dinamiği için gerekli olduğu ifade edildi. Toplantıda değerlendirilen en önemli sorunlardan biri, anneliğin getirdiği psikolojik ve fiziksel yüklerin yanı sıra, toplumsal destek mekanizmalarının yetersizliği oldu. Ebeveynler için uygun koşulların gerekliliğine dikkat çekilerek, kamusal mekânların ebeveyn ve çocuk dostu olmasının önemine dikkat çekildi.

Çalıştayın sonunda katılımcılardan politika önerileri sunmaları istendi. Devlet destekli sosyal hizmetlerin artırılması, boşanma aşamasında olan ebeveynlere süreci çocuklara bilinçli aktarabilmeleri için aile terapistleri tarafından eğitim verilmesi, çocuk sahibi kadınların çalışma hayatlarının gözetilmesi, çalışan ebeveynlere yönelik esnek çalışma saatlerinin oluşturulması, evlilik öncesi süreçle ilgili eğitimlerin oluşturulması, kreşlerin arttırılması ve kreş saatlerinin de ebeveynlerin çalışma saatlerine uygun olarak düzenlenmesi, evliliğin ilk beş yılında kadınlara ve erkeklere aile içi ilişkiler ve çocuk gelişimi gibi  pedagojik değerlere dayalı eğitimler verilmesi, çocuklu bireylere belirli mekânlarda ve hizmetlerde öncelik tanınması gibi politika önerileri, aile kurumunu desteklemek ve toplumsal dayanıklılığı artırmak amacıyla dikkate alınması gereken başlıca adımlar olarak ele alındı.

İki Nokta

Kitap tanıtımı, biyografi, araştırma raporu, değerlendirme ve inceleme yayınları ile bölgesel veya küresel ölçeklerde güncel ya da yapısal sorunlar.