Enstitüden Haberler

Enstitü Sosyal öğrenme süreçlerini etkileyen unsurları eğitimin tüm paydaşlarıyla ele almaya devam ediyor.

12 Haziran 2024’te Enstitü Sosyalde gerçekleşen “Eğitimde Çatışma Çözümü ve Arabuluculuk” Çalıştayında Türkiye’de sıklıkla gündem olan eğitimde şiddet ve zorbalık konuları ele alındı. Çalıştay Millî Eğitim Bakanlığı Özel Eğitim ve Rehberlik Hizmetleri Genel Müdürü Doç. Dr. Mustafa Otrar, Rehberlik Hizmetleri Daire Başkanı Serpil Altuncu Varol, İstanbul Emniyet Çocuk Şube Müdürü Özlem Temür, İstanbul’un çeşitli ilçelerinin Rehberlik ve Araştırma Merkezlerinin (RAM) müdürleri, öğretmenler, akademisyenler, psikiyatrlar, psikologlar, psikolojik danışmanlar ve emniyet mensuplarının katılımı ile gerçekleşti. 

Çalıştay, Enstitü Sosyal Genel Koordinatörü İpek Coşkun Armağan’ın konuşması ile başladı. Armağan, çalıştayda temel amacın şiddeti bağımsız bir olgu olarak değil öğrenme süreçleriyle ilişkili bir şekilde ele almak olduğunu vurguladı. İki oturumdan oluşan çalıştayın ilk oturumunda Türkiye ve dünyada şiddet ve zorbalığa dair mevcut durum değerlendirildi. İkinci oturumda ise var olan duruma ilişkin çözüm önerileri tartışıldı.  

Armağan, açılış konuşmasının ardından çalıştaya konu olan okulda güven ve zorbalık ile ilgili PISA ve TIMMS gibi uluslararası araştırmaların verilerini paylaştı. PISA araştırmasına göre, Türkiye’de öğrencilerin okul yolunda ve okul içinde kendini güvende hissetme oranlarının OECD ülkelerine kıyasla geride olduğuna dikkat çekti. Bu veriler üzerinden başlayan durum değerlendirmesi Özel Eğitim ve Rehberlik Hizmetleri Müdürü Doç. Dr. Mustafa Otrar’ın konuşması ile devam etti. 

Otrar, konuşmasına çatışmanın ve ilişkilerde görülen gerilimlerin ortadan kaldırılabilir olmadığına vurgu yaparak başladı. Var olan duyguların ve çatışma durumlarının ortadan kaldırılabilir olmadığına, dolayısıyla rehberlik hizmetlerinin hedefinin duyguları ve çatışmayı en etkili şekilde yönetmek olduğuna dikkat çekti. Şiddetin Türkiye ve dünya gündeminde önemli başlıklardan biri olduğunun ve normalleştirilemeyeceğinin altını çizdi. Sosyal duygusal becerileri gelişmiş, duygularını bastırmayı değil yönetmeyi öğrenmiş bir nesil yetiştirmeyi önemsediklerini ifade etti. Bunun için yapılan çalışmaların yalnızca ek eğitimlerle değil müfredatın içine yedirilmiş biçimde gerçekleştirilmesinin planlandığını ekledi. 

İstanbul Emniyet Müdürlüğü Çocuk Şube Müdürü Özlem Temür, konuya suça karışmış çocuklar ve onların suça sürüklenme süreçleri ile ilgili paylaşımları ile katkıda bulundu. Temür, İstanbul’da emniyet aracılığı ile okul güvenliğine dair yapılan çalışmalar hakkında bilgi verdi. “Mobil Okul Timi” aracılığı ile okul çevresinde umuma açık yerlerin incelenmesinin ve gerekli durumda müdahale edilmesinin sağlanmaya çalışıldığını ifade etti. Okulun çocukların suça yönelmesindeki koruyucu rolüne değinen Temür, çocukların okulda olmalarının elzem olduğunu vurguladı. Özellikle 12 yaş altı çocukların cezai ehliyetlerinin olmaması nedeniyle çetelerin hedefinde olduğuna dikkat çekti. En kolay suça çekilebilen çocukların yalnız, aile ilişkilerinde sıkıntılar yaşayan çocuklar olduğunu vurgulayan Temür bu konuda okul ile ailenin iş birliğinin gerekliliğine dikkat çekti. Emniyet Müdürlüğü’nün yürüttüğü projelere değinerek olayın buraya intikal etmeden çözülmesi için önleyici çalışmaların önemine değindi. 

Konuyla ilgili Rehberlik Araştırma Merkezi (RAM) müdürleri, özel sektörde ve devlet okullarında psikolojik danışmanlar, psikiyatristler ve akademisyenler kendi alanları ve tecrübeleri ile katkıda bulundu. Okullarda şiddet ve zorbalığın ortaya çıkmasına zemin hazırlayan faktörler ele alındı. Okulların değişen ihtiyaçlarına, hizmetlerin sunulmasında karşılaşılan zorluklara ve etkili uygulama örneklerine değinildi. Var olan mevzuatların uygulanıp uygulanmadığı, mevzuatların soruna çözüm bulmadaki etkililiğine dair değerlendirmeler yapıldı. Okullarda başta yöneticilerin ve okul personelinin bir kriz yönetim planının olmasının önemine dikkat çekildi. 

Konuya hukuki bir bakışla katkıda bulunan İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Dr. Memduh Cemil Şirin, çocuk polislerinin çocuk hakları, çocuk suçları ile ilgili bilgilendirici rolüne değindi. Çocuğun bu bilgileri polisten değil müfredata yayılmış bir biçimde farklı dersler kapsamında görerek ve içselleştirerek öğrenmesi gerektiğini vurguladı. Mevzuatlarda çatışma çözümü ve okul güvenliği ile ilgili paydaşların görevlerinin ve rollerinin daha net ve açık biçimde belirlenmesinin gerektiğine dikkat çekti. 

İkinci oturumda mevcut durum değerlendirmesi doğrultusunda okullarda şiddet ve zorbalığın önlenmesi için önerilerde bulunuldu. Uluslararası eğitim araştırmalarında olduğu gibi Milli Eğitim Bakanlığının “Akademik Becerilerin İzlenmesi ve Değerlendirilmesi” (ABİDE) araştırmalarında da akademik bilgi ve becerinin yanında okul güvenliğine ve zorbalığa dair sorular olmasının önemine dikkat çekildi. Yapılan önleyici ve müdahale edici çalışmaların dilinde “zorbalık”, “şiddet” gibi olumsuz kavramları değil “arabuluculuk”, “akran nezaketi” gibi olumlu kavramların kullanımının gerekliliğine dikkat çekildi. Okullarda özel güvenlik/danışman adı altında özel eğitimi olan ve okulda güvenliğin tesisini sağlayacak yetkin görevlilerin olmasının önemli olduğu belirtildi. Medyada okulların ve öğretmenlerin olumlu temsilinin arttırılmasının önemli olduğu vurgulandı. Eğitimde şiddet konusunda yapılan haberlerin dili ve paylaşılan haberlerin içerikleri ile ilgili bir sorumluluk bilinci ile hareket edilmesinin sürecin yönetimi açısından kritik olduğuna dikkat çekildi. 

 

İki Nokta

Kitap tanıtımı, biyografi, araştırma raporu, değerlendirme ve inceleme yayınları ile bölgesel veya küresel ölçeklerde güncel ya da yapısal sorunlar.