Enstitü Sosyal ilk etkinliği ile kapılarını açtı.
Fikrî hazırlığı bir yılı aşkın süredir devam eden Enstitü Sosyal, 4 Kasım itibarıyla kapılarını açtı. Eğitim, toplum ve ekonomi odaklı politika önerileri geliştirmek için araştırma ve eğitimler yapmak hedefiyle kurulan bir düşünce kuruluşu olan Enstitü Sosyal, ilk sosyal etkinliğini 4 Kasım’da gerçekleştirdi. Enstitü; eğitim, toplum ve ekonomi alanlarında kronikleşmiş ve çözüm bekleyen konuların ele alınacağı Dünyadan Yansımalar Panel Serisi’nin ilk programında Amerikalı ünlü sosyal psikolog Prof. Jean M. Twenge’yi konuk etti. San Diego Üniversitesi’nde öğretim üyesi olan Twenge’nin 1966-2022 yılları arasında yapılmış kapsamlı istatiksel çalışmalara dayanan 180’den fazla bilimsel yayını ve 7 kitabı bulunuyor.
Enstitü’nün ilk sosyal etkinliği olan panelin açılış konuşmasını yapan Genel Koordinatör İpek Coşkun Armağan, Enstitü’nün çalışma alanları hakkında bilgi verdi ve kuruluşun en önemli sorumluluklarından biri olarak “ortak bilinç imkanlarını arttırmayı ve bunun için de yaşadığımız kavramsal karmaşalarla mücadele etmeyi” gördüklerini söyledi. Covid-19 salgını ile birlikte özellikle eğitimde ve toplumsal psikolojide büyük bir kırılma yaşandığını müşahade ettiğimize dikkat çeken Armağan, Jean M. Twenge’nin kuşaklar arası yürüttüğü araştırmaların, bu kırılma noktalarını belirlemek ve buna uygun olarak politika önerileri geliştirmek açısından önemine değindi.
Prof. Twenge’nin, Amerikan toplumunda ve Amerikan kültürünün etkisine maruz kalan toplumlarda kitlesel yozlaşmaya dikkat çektiği çalışmaları bulunuyor. Twenge, 2017 yılında yayımladığı Z Kuşağı gençlerinin yaşam tarzları ve alışkanlıklarını konu alan “Ben Nesli (Generation of Me)” adlı kitabıyla büyük yankı uyandırmıştı. Twenge, Nesiller Arası Farklılıkları Anlama/Understanding the Cross-Generational Differences başlıklı konuşmasında “Ben Nesli” olarak adlandırdığı günümüzün 18-35 yaş arası gençlerinin/genç yetişkinlerinin nasıl daha geç olgunlaştıklarını, teknolojiyle geçirdikleri zamanın yaşam biçimlerini nasıl etkilediğini ve bu yeni yaşam biçiminin sonucunda depresyon ve anksiyete oranlarının endişe verici düzeylere nasıl ulaştığını ele aldı. Twenge’ye göre, vaktini internet, sosyal medya, bilgisayar oyunu, mesajlaşma, TV veya görüntülü konuşma ile geçiren gençlerde mutsuzluk, depresyon, melankoli görülme oranı ekran süresinin artmasıyla paralellik gösteriyor. Twenge, yaşam biçimlerinde yapılacak köklü değişikliklerle gençlerde ruh sağlığının iyileştirilebileceğine dikkat çekerek, yetişme çağındaki çocuklar ve gençler için telefonsuz saatler ve sahalar belirlenmesinin, sosyal medya kullanımı için veli izni ve yaş sınırı getirilmesinin, okul saatlerinde telefon kullanımınının sınırlandırılmasının gerekliliğine değindi. Dijital yerliler olarak tabir edilen 2012 ve sonrası çocuklar için ise akıllı telefon kullanımının mümkün olduğu kadar geciktirilmesinin, en az 16 yaşına kadar sosyal medyadan uzak tutulmalarının, günlük ekran süresinin 2 saat ve daha azıyla sınırlanması gerektiğine işaret etti. Twenge’ye göre çocukların/gençlerin boş zamanlarını ekran karşısında geçirme alışkanlığı döngülerini kırmalarında ebeveynlere büyük iş düşüyor.
Enstitü Sosyal, eğitim, toplum ve ekonomi alanlarında kronikleşmiş ve çözüm bekleyen konuların, dinleyicilerin de aktif katılımıyla ele alınacağı, verimli tartışma ortamı yaratacak etkinliklerine devam edecek.