
Türkiye'de Öğretmen Yetiştirme için Doğru Karar Vakti
Millî Eğitim Bakanlığı (MEB) bugün yaklaşık 400 bin öğretmen adayı için ilk kez Akademiye Geçiş Sınavı (AGS) düzenliyor. Sınav mahiyeti itibariyle KPSS’den farklılık göstermese de Millî Eğitim Akademisine kabul için AGS önemli bir ön koşul. Öğretmenliğe gönül veren, alanında yetkin ve öz güvenli tüm adaylara başarılar diliyoruz.
Türkiye’de öğretmen yetiştirme perspektifi, yalnızca bir sınav sürecinin ötesinde, kapsamlı ve akut bir mesele olarak ele alınmalıdır. Bu bağlamda öğretmen istihdamı, denetimi, mesleki gelişimi ve kariyer planlaması gibi konular düzenli olarak gündemde yer almaktadır. Bu alanların bilimsel ve veriye dayalı bir şekilde ele alınması, sistem bakış açısıyla yürütülecek iyileştirme süreçlerine önemli katkı sağlayabilir.
Yapısal Dönüşüm mü, Sınırlı Bir Reform mu?
MEB’in “akademi” tartışması 2007’den bu yana devam etmektedir. Kamuoyuna yansıdığı ve bizim anladığımız şekliyle öğretmen yetiştirme sürecinde temel sorun MEB’e göre “hizmet öncesi nitelikli öğretmen” yetiştirmedir. Bu yaklaşım iktisattaki “ceteris paribus” ilkesiyle, diğer tüm koşullar sabit kaldığında nitelikli öğretmenlerin öğrenci başarısını artıracağı varsayımına dayanır.
Ancak, “mutatis mutandis” ilkesi gereği, değişen koşullar ve etkileşim içindeki değişkenler de dikkate alınmalıdır. PESTEL gibi politika analiz tekniklerinin paydaşlarla istişaresi, mutabakat sağlanması açısından önemlidir. Öğretmen yetiştirme, istihdam, denetim, mesleki gelişim ve kariyer gibi konuların politik, ekonomik, sosyal, teknolojik, çevresel ve hukuki boyutlarının analizi, konu hakkında sürekli ve tutarlı kararlar alınmasını kolaylaştırır.
Türkiye'de öğretmen yetiştirme sorumluluğu, 1980’li yıllardan bu yana yükseköğretim kurumlarına aittir. Bu tarihten önce ise süreç doğrudan MEB tarafından yönetilmekteydi. Bakanlık teşkilat şemasında Millî Eğitim Akademisi Başkanlığı gibi doğrudan Bakan'a bağlı bir yapının kurulması yükseköğretim kurumları ile Bakanlık arasındaki rol ve sorumlulukların netleştirilmesi ihtiyacını ortaya koymaktadır. Eğitim veren ve istihdam eden kurumlar arasındaki olası karmaşaların önlenmesi sistemin daha etkin işlemesini sağlayacaktır.
Türkiye’de öğretmen yetiştirme alanında farklı paydaşlar tarafından dile getirilen odaklanılması gereken bazı alanlar Tablo 1’deki gibi sıralanabilir:
Tablo 1: Öğretmen Yetiştirme ve Eğitimin Genel Niteliğiyle İlişkili Varsayılan Genel Sorunlar
Mesleğe yeni başlayan öğretmenlerin üniversitede aldıkları eğitimin temel sorunları |
Üniversitelerdeki uygulama derslerine ait sorunlar veya uygulama okullarının olmaması |
Üniversitelerdeki eğitimin kuram-uygulama denge sorunları |
|
Üniversite-okul iş birliğinin sınırlı olması |
|
Uygulama okullarında yaşanan sorunlar |
|
Öğretim elemanlarının kendi alanlarında öğretmenlik yapma ile ilgili deneyim sorunu |
|
Alan içi-alan dışı öğretim elemanı sorunu |
|
Öğretim elemanlarının mevcut akademik yükselme kriterleri ile bilim yapma ve meslek elemanı yetiştirme arasında kalması |
|
Eğitim fakültesini tercih eden öğrenci profili değişkenleri |
|
Pedagojik formasyon ile her alanda minimum kriterlerle “pedagojik formasyon sertifikasına” sahip olunması |
|
Öğretmen yetiştirmeye ayrılan bütçe |
|
Öğretmenliğe Başladıktan Sonraki Süreçte Yaşanan Sorunlar |
Sınıf yönetimi sorunları |
Öğretim ve ölçme-değerlendirme ile ilgili deneyim sorunları |
|
Meslektaşlar arası bilgi ve deneyim paylaşımı |
|
Yönetimle ilgili işlemler ve mevzuat bilgisi |
|
Mesleki gelişim desteği ile ilgili sorunlar |
|
Atanma sürecinin zorlukları (bilişsel, psikolojik, ekonomik) |
|
Ülke koşulları kaynaklı sorunların öğretmen niteliğine bağlanması |
Öğrenci ve öğretmen gelişimine ayrılan bütçenin kısıtlı olması ve yapılandırma problemleri |
Eğitsel materyal geliştirmenin zaman ve malzeme sorunu |
|
Eğitimde başarısızlık değerlendirmesinin neye tekabül ettiğinin net olmaması (istihdam mı, birlikte yaşama kültürü mü, vatandaşlık görevleri mi, uluslararası araştırma neticeleri mi?) |
Öğretmen eğitiminin hangi kurumlar ve kimler tarafından gerçekleştirilmesi gerektiği; eğitim dünyasında süregelen, önemli bir tartışma konusudur. Modeller arasında, ilgili branş düzeyinde öğretmenlik yapan okul öğretmenleri ile üniversite içinden veya dışından öğretmen eğitimcileri öne çıkmaktadır. Öğretmenler, öğrenci öğrenmesiyle doğrudan ilgilenirken, öğretmen eğitimcileri hem öğretmenler hem de öğrenci öğrenmesiyle bağlantılıdır. Bu durum, öğretmen eğitimcilerinin çok boyutlu bir role sahip olduğunu göstermektedir.
Öğretmenlerin mesleki gelişimi, informel öğrenme süreçleriyle yakından ilişkilidir. Uygulama içinde, farkında olmadan edinilen bilgi ve beceriler, bilişsel, duyuşsal ve güdüsel unsurların etkileşimiyle şekillenir. Sosyal bağlamın etkisiyle de bu süreçler zenginleşir. Korthagen'in (2017) çok katmanlı modeline göre, öğretmen öğrenmesi sadece bilgi ve beceriyle sınırlı kalmaz, kimlik, değer ve inanç düzeyinde de gerçekleşir. Bu nedenle, kuram ve uygulama dengesinin kurulması, öğretmen öğrenmesinin çok boyutlu ve bütüncül bir şekilde desteklenmesi için kritik önem taşır.
Öğretmen yetiştirme sürecinde Eğitim Fakültesi öğretim elemanları ve Yükseköğretim Kurulunun rolü temel alındığında, bu alandaki öğretim elemanlarının mesleki gelişimlerinin desteklenmesi kritik önem taşımaktadır. Öğretmen eğitimcilerinin temel rolleri, öğretmen adaylarını yetiştirmek, rehberlik etmek ve mesleki gelişimlerini desteklemektir. Bu roller, ders verme, akademik ve mesleki danışmanlık, müfredat tasarımı, iş birliği ve bilimsel araştırmalara katkı sunmayı içerir. Nitelikli öğretmen eğitimi için, öğretmen eğitimcilerinin bu rolleri etkin bir şekilde yerine getirmesi gerekmektedir. Ancak, öğretmen eğitimcileri çeşitli zorluklarla karşılaşmaktadır. Bu zorluklar, mesleki rollerle ilgili dışsal ve yapısal engelleri işaret ederken, akademik kimliklerini inşa etme süreçlerini de etkilemektedir.
Öğretmen Adaylarının Akademiden Beklentisi nedir?
Millî Eğitim Akademisinin kuruluşu ve uygulama sürecine ilişkin öğretmen adaylarının görüşlerini anlamak amacıyla 2025 yılı ocak ayında Enstitü Sosyal tarafından 571 öğretmen adayıyla gerçekleştirilen anketin sonuçları öğretmen yetiştirme sistemindeki görüşleri ve beklentileri ortaya koymaktadır.
Ankete göre öğretmen adaylarının yüzde 75’i, Akademiden en çok öğretim uygulamaları ve görev koşullarına uyum konularında kendilerini geliştirmesini beklemektedir. Ancak Akademinin eğitim personelinin kimlerden oluşacağına dair net bir beklentinin bulunmaması ve mali koşulların katılımcıların yüzde 82’si tarafından yetersiz değerlendirilmesi, uygulama sürecinde karşılaşılabilecek önemli zorluklara işaret etmektedir. Eğitim Fakültesi veya Pedagojik Formasyon programlarındaki uygulama deneyimlerinin yeterliliği, öğretmen adaylarının yüzde 67’si tarafından olumlu değerlendirilmiş olsa da öğretim elemanı desteği ve değerlendirme süreçlerindeki eksiklikler yüzde 4 gibi bir destek oranıyla dikkat çekmektedir. Öte yandan, okul ortamındaki meslektaş yaklaşımı öğretmen adaylarının yüzde 61’i tarafından olumlu bulunmakta; bu durum, uygulama sürecinde mentorluk ve iş birliğinin ne denli önemli olduğunu ortaya koymaktadır. Öğretmen adaylarının yüzde 59'u Akademi ile ilgili olarak lisans eğitimlerinin geçerliliği konusunda kaygı duymaktadır. Bu durum, YÖK ve MEB arasındaki iş birliğinin ve iletişimin güçlendirilmesi gerektiğini işaret etmektedir. Öğretmen adaylarının beklentileri ve endişeleri, öğretmen yetiştirme sisteminin analizinde dikkate alınması gereken önemli verilerdir. Bu veriler, öğretmen kalitesinin artırılması ve sistemdeki tansiyonun azaltılması için politika yapıcıların daha esnek ve destekleyici çözümler üretmeleri gerektiğini göstermektedir.
Tablo 1'deki sorunların etkileşimi göz önüne alındığında, hizmet öncesi öğretmen yetiştirme sürecinde yapılacak iyileştirmelerle bu sorunların ne ölçüde çözülebileceği değerlendirilmelidir. Türkiye'deki öğretmen arz ve talebi arasındaki dengesizlik, çözüm bekleyen önemli bir sorundur. Ayrıca, yeni mezun öğretmenlerin mevcut öğretmen popülasyonuna oranı düşünüldüğünde, yapılacak değişikliklerin "kelebek etkisi" yaratıp yaratmayacağı ve bu etkinin büyüklüğü de dikkate alınmalıdır.
Tablo 1'de sıralanan öğretmen yetiştirme sorunları, öğretmen eğitimcilerinin mesleki gelişiminin ne denli kritik olduğunu gözler önüne sermektedir. Üniversite-okul iş birliğinin yetersizliği, uygulama derslerindeki eksiklikler ve öğretim elemanlarının deneyim sorunları gibi faktörler, öğretmen adaylarının nitelikli bir eğitim almasını engellemektedir. Bu noktada, öğretmen eğitimcilerinin hem bireysel hem de topluluk temelli faaliyetlerle desteklenmesi, mesleki gelişimlerinin güçlendirilmesi ve dolayısıyla öğretmen yetiştirme sürecinin iyileştirilmesi büyük önem taşımaktadır. Özellikle meslektaşlar arası bilgi paylaşımı, pedagojik yeniliklerin takibi ve akademik becerilerin geliştirilmesi öğretmen eğitimcilerinin hem bireysel hem de kurumsal düzeyde desteklenmesi gereken alanlardır. Bu destekler, öğretmen eğitimcilerinin rollerini daha etkin yerine getirmelerini sağlayarak, nitelikli öğretmen yetiştirme hedefine ulaşılmasına katkıda bulunacaktır.
Öğretmen yetiştirme sürecinde karşılaşılan sorunlar öğretmen adaylarının ve eğitimcilerinin mevcut sistemle ilgili endişelerini açıkça ortaya koymaktadır. Millî Eğitim Akademisinin getirdiği değişiklikler lisans eğitiminin geçerliliği konusundaki bazı kaygılar uyandırmış ancak bu kaygılara cevap sunacak özgünlükte bir planlama henüz kamuoyuyla paylaşılmamıştır. Anket verileri öğretmen adaylarının aldıkları eğitimin bazı yönlerden yetersiz olduğunu ve özellikle uygulama ile görev koşullarına uyum konularında daha fazla destek beklediklerini göstermektedir. Akademinin süresi, içeriği ve mali koşulları konusundaki endişeler, politika yapıcıların öğretmen adaylarının görüşlerini dikkate alarak daha esnek ve destekleyici bir yapı oluşturmalarını gerektirmektedir. Bu bağlamda, Tablo 1'de sıralanan sorunların çözümü için uygulama odaklı eğitimlerin güçlendirilmesi, şeffaf atama süreçlerinin sağlanması ve mali desteklerin artırılması, öğretmen yetiştirme sisteminin kalitesini yükseltecek temel adımlar olacaktır. Öğretmen eğitimcilerinin mesleki gelişimlerinin desteklenmesi, meslektaşlar arası iş birliğinin teşvik edilmesi ve pedagojik yeniliklerin takibi de bu süreçte kritik rol oynayacaktır.
Özetle, öğretmen yetiştirmede doğru kararları alma zamanı çoktan geldi ve geçiyor; ancak daha fazla geç kalmamak için kararlı adımlar atmanın tam vakti.